Tarih: 02.08.2023 13:47

Kuzey Suriye’yi Bir Suriyeliden Dinleyelim

Facebook Twitter Linked-in

Mithat ÜNAL-Yaşananlar  farklı, yaşananların uzaktan görünmesi ise çok farklı. Tabii ki herkes vatanında yaşamalı. Tabi ki herkes, annesinin babasının yanında doğduğu topraklarda yaşamalı.  Hiç kimse hele hele içerisinde biraz karakter taşıyan hiç kimse kendi vatanı dururken başkasının vatanında gurbetçi olarak yaşamayı istemez de thepapelbet sevmezde. Hele hele hor görülmeyi hiç istemez. 
Neden mi böyle bir giriş yaptım?
Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere Kuzey Suriye’nin içinde bulunduğu durum ve buralarda yaşayan Suriyelilerin neden yaşadıkları bölgeleri terk etmeleri. Evet… Neden güneydeki Suriyeliler vatanlarında yaşamlarını yüksek bir refah düzeyinde sürdürürken, Kuzey Suriyeliler bir bir terk ediyor, başka ülkelere gidiyor. Hele hele Türkiye’mizi kendi vatanları gibi görerek yaşamlarını buralarda sürdürüyorlar. 


Gelin bunu bir de Türkiye de Mersin’in Tarsus İlçesinde yaşayan, Gülnar da çalışarak  eşi thepapelbet giriş ve üç çocuğuna bakmak zorunda kalan bir Suriyeliden dinleyelim. Önce bir su istedi. ‘Soğuk olsun abi.’ Dedi. 
soğuk bir su getirdim ve ikram ettim. Besmele çekerek suyu içti ve ‘Elhamdülillah.’ Dedi.  Çok hoşnut oldum. 'Allah razı olsun abi.’ Diyerek dua etti. 
Dedim ‘Neden buradasınız. Neden memleketinizi savunmuyorsunuz?’
Meğer zaten sirke küpü gibi patlamaya hazırmış. Ben ufak bir soru sordum ama Suriyeli kardeşim başladı anlatmaya. Anlattıkça açılıyor, açıldıkça anlatıyor. 
-Abi sen vatanından evinden yuvandan ayrılmak istiyorsun?  Hayır. Bilirim ki istemiyorsun. Aynı ben de öyle, Benim vatanımda bir savaş var… Yoktur. O zaman ben kime karşı vatanımı koruyayım. Karşımda bir düşman yok. Bir işgal yok. 
ama maalesef Kuzey Suriye de rejim tarafından bir terk edilmişlik var. Beşar Esad güneye çekilmiş, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın.’ Diyor. Bir taraftan Amerika, bir taraftan Rusya oraların nimetlerinden faydalanmanın peşinde.  Işid, Deaş, PKK YPG herkes kendince bir yerleri kapmış. Kimliği ne Suriye. Kendi vatandaşım. Ögüt kurmuş, kaydetmiş. Bir gücün maşası olmuş… 
Amerika bir taraftan silahlandırıyor, Rusya bir yandan İran Öte taraftan. Ortada bir devlet yok. Bir yasa yok. Kanun yok, Hukuk yok. Bir haksızlığa maruz kalsan derdini anlatacağın bir merciin yok. 
diyelim ki Işid’in koruduğu bir bölgedesin. Işid diyor ki bana askerlik yapacaksın. Alıyor seni silah altına. Sözde askerlik bitiyor, PKK bölgesine geçtin… Ya da yakalandın. Soruyor bizim için askerlik yaptın mı? 


Hayır ama Işid için askerlik yaptım. Olmaz. Bana da askerlik yapacaksın. Öte yandan YPG. Bana da. Daiş… Bana da. Yani ömrün askerlikle geçer. Peki bu askerlikleri Suriye Rejimi kabul eder mi? Hayır. Benim üç çocuğum ve bir eşim var. Yani geçimini sağlamam gereken bir ailem var. Nasıl yapacağım?
İşte bu sorunun cevabını kimse vermiyor. 
Amerika oranın sadece yeraltı kaynakları ile ilgileniyor. Petrolle mesela. Rusya ona keza. Beri tarafta çeteler yakaladıkları insanları doğrayıp biçiyorlar. Kurşuna diziyorlar. O kendini insan hakları koruyucusu sayan, süper güç sayan o devletlerin umurunda değil.  Onlar onlara silahlar temin ederek herkesin kendi bölgesinde kalmasını sağlıyor. 
Böyle bir ortamda neyi savunalım abi? 
Ben istiyor muyum kendi vatanımı, topraklarımı ata yurdumu bırakıp uzak memleketlere gideyim? Annemle babam orada kaldı. Özlüyorum ama gidemiyorum. Onların ne zaman kimler tarafından öldürüleceğini bilmiyorum. Topraklarımızı korumak için bekliyorlar. Ama örgütün biri gelip çıkın buradan. Bizim ailemiz yerleşecek dese, savunmamızı yapacağımız bir makamımız yok. Bir gecede bir örgüt üyeleri kendileri için hizmet etmelerini istediği ve bunu kabul etmeyen 500 tane insanı katletti. Kimisini kurşuna dizdi, kimisinin boğazını kesti. Kimse bir şey sormadı. 
Ben sana birebir şahit olduğum bir olayı anlatayım. 40 yaşında bir kadın, fırından ekmek almaya giden 12 yaşındaki bir çocuğa iftira attı. Güya çocuk ona bakmış ve göz kırpmış. Kadın bunu Işid üyelerinden birisine şikayet etti. Adam geldi, çocuğa hiçbir şey sormadan kafasını tuttu, cebinden bıçağı çıkardı, boynunu kesti. Çocuğun cesedini fırının önünde bir yere astı. 3 gün boyunca o ceset orda asılı kaldı. Ne çocuğun ailesi ne de her hangi bir kurum. Hiç kimse cesede dokunmadı. Sıcakta ceset kokmaya başlayınca sözde birkaç görevli gelip defnetti. Aradan birkaç gün geçti, çocuğu kesen Işidli, ailenin yanına geldi. Babasına ne kadar istiyorsa para vereceğini, bunun için hakkını helal etmesini istedi. Adam kabul etmedi, araba ev tarla verebileceğini söyledi. Çocuğun babası sen bunları bana versen oğlum geri gelecek mi?’ diye sordu. Işidli, vermesem de gelmeyecek. Ama rahat edersiniz.’ Diyerek adamı ikna etti ve babanın istediklerini verdi. 
Abi ben gitsem, nasıl yaşayacağım? Kim için vatandaşlık yapacağım.  Çocuklarımı bir daha ya göreceğim, ya da görmeyeceğim. 


Türkiye de herkesi kast etmiyorum. Ama bizim hakkımızda bir çok kişinin iyi konuşmadığını biliyorum. Burada ne işiniz var? Vatanınıza gidin.’ Diyorlar. Ama abi bizim bir vatanımız yok ki. Biz bunları duyuyoruz, biliyoruz.  Seslenmiyoruz.  Çünkü en azından ailemizle bir arada yaşayabiliyoruz.  Ama şimdi çıksa buradan da giderim….
İşte bir Suriyelinin Türkiye’ye gelmek zorunda kalmasının arkasındaki gerçek. Allah kimseyi Hukuksuz, vatansız bırakmasın. 
Evet… Ekonomi düzelir, sağlık düzelir. Toplumsal refah sağlanır. Ama Vatan olmazsa bunların hiç biri olmaz. Allah hiç kimseyi vatansız, hukuksuz, adaletsiz bırakmasın.  AMİN. 
MHA




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —