9724,50%-0,42
35,19% 0,30
36,73% 0,92
2968,28% 1,32
4806,92% 0,71
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaşlanma ve yaşlılık psikolojisine ilişkin açıklamada bulundu.
Bir kişi konfor alanının dışına çıkamıyorsa, yeni şeyler öğrenemiyorsa, şaşırmıyorsa ve çoğu şeyi bildiğini düşünüyorsa, gençlik anılarını yaşayıp sürekli geçmişi düşünüyorsa o kişinin yaşlı olarak tanımlanabileceğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaşlılık ve yaşlanmanın beyinden başladığını söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yeni şeyler öğrenme motivasyonu ve risk almanın beyni genç tuttuğunu kaydederek “Bir insan ‘Ben yaşlandım’ dediği zaman beyin kendini yaşlanma tanımlamasına sokuyor.” dedi. Yaşlıların en büyük sorunlarının yalnızlık ve sosyal izolasyon olduğunu söyleyen Tarhan, aile içindeki olumlu etkileşimin önemini vurguladı.
Modernizmin yaşlıları yük olarak gördüğünü söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan:
“Modernizm bize birçok olumlu şey kazandırdı ama kültürümüz üzerinde olumsuz etkileri oldu. Bu etkilerden birisi de yaşlıları yük gibi gören anlayış oldu. Kapitalist sistemin etkisiyle Avrupa’da ikinci dünya savaşı çıkmadan önceki dönemde belli bir yaşa gelenlerin ölmesi gerektiğine ilişkin fikirler ortaya atıldı. Yaşlı bireylerin artık üretmiyorsa işe yaramadığını öne süren tarzda düşünceler… Yaşlı bireyler işletme maliyetini arttıran etkenler olarak düşünülmeye başlandı. Yaşlı bireylerin kendi hallerine bırakılması hatta ötenazi gibi birçok teşvikler yapıldı.” diye konuştu.
Yaşlılarla diyalogların zayıf olduğunu belirten Tarhan, bunun toplumun bazı kesimlerine yansıdığını söyledi.
Tarhan, “Benmerkezciliğin yaygınlaşması, özellikle gençler arasında sadece kendi zevkini ve konforunu düşünen insanların çoğalması nedeniyle yaşlılarla olan diyalog zayıfladı. Bağları zayıfladı, koptu. Bunda geniş ailenin zayıflaması ve eskisi gibi bilge yaşlıların olmamasının etkisi var.” açıklamasında bulundu.
Günümüzde yaşlıların en büyük sorununun yalnızlık ve sosyal izolasyon sorunu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dünyada özellikle de Batı ülkelerine göre bu sorun bizde daha azdır. O azalma da aslında bizim kültürel kodlarımızla ilgilidir. Zaman şimdi çok hızlı değişiyor. Daha önceki sosyolojik değişimler, 30 senede bir oluyordu. Şimdi artık üç senede bire düştü sosyolojik değişimler.” dedi.
Batı dünyasının bu anlayışın yanlış olduğunu fark ettiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaşlılık tanımının da yeniden yapıldığını belirterek şunları söyledi:
“Yeniden yaşlılara değer vermeye başladılar. Yaşlıların sosyal hayata katılması için çalışıyor. Yaşlılığı yeniden tanımladı. UNESCO’nun harika bir yaşlılık tanımı var. ‘Bir insan ne zaman yaşlanır? Bir insan konfor alanının dışına çıkamıyorsa yaşlıdır’ diyor. İkincisi yeni şeyler öğrenemiyorsa, şaşırmıyorsa ve çoğu şeyi bildiğini düşünüyorsa yaşlıdır. ‘Ben her şeyi biliyorum’ diye düşünüyorsa, sorup öğrenmeye kapanmışsa, merak etmiyor, keşfetmiyorsa ve geçmişte anılarını yaşıyorsa, gençlik anılarını yaşıyorsa ve sürekli eskiyi tefekkür ediyorsa yaşlıdır.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, merak ve hayret etmek, risk almanın beyni genç tuttuğunu belirtti.
Kişinin yeni şeyleri öğrenme motivasyonu, şaşırması, merak etmesi, hayret etmesi, risk almasının beyni genç tutan şeyler olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Vücudumuzu bir devlete benzetirsek beyin hükümettir. Beyin sağlıklı çalışırsa bütün organlar sağlıklı çalışır. Bu nedenle yaşlılık da beyinden başlıyor aslında. Bir insan ‘Ben yaşlandım’ dediği zaman beyin kendini yaşlanma tanımlamasına sokuyor. Onunla ilgili pozisyon alıyor, onunla ilgili kaçınmalara başlıyor. Onunla ilgili bağlantılar kuruyor ve algılamalar yapıyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dört grup yaşlanma olduğunu kaydederek , bunları kronolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik yaşlanma olarak sıraladı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kronolojik yaş nüfus kâğıdımızdaki yaştır. Biyolojik yaş bedenimizle ilgilidir. Eğer kendimize iyi bakıyorsak, yememize, içmemize, yaşam tarzımıza dikkat ediyorsak kronolojik yaş 70-80 olur ama kişi 50-60 yaşında gösterir. Psikolojik olarak da aynı kişi 70-80 yaşındadır ama bakarsın psikolojik olarak enerjiktir. Yeni şeyler öğreniyor, bilgisayar öğreniyor, yeni programlar öğreniyor. Dinamikse, işine gidip geliyor, üretkenliği devam ediyorsa kronolojik yaşına göre psikolojik yaşı gençtir ya da tam tersidir.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyolojik yaşın ise kişinin yaşadığı toplumla uyumlu davranabilmesi olduğunu ifade etti
Tarhan, “Kişi seçilmiş yalnızlığın dışında yani istemediği halde yalnız kalıyorsa, izole oluyorsa, kendi istemediği halde farkında olmadan kimse onu dışlamıyor ama o yalnız kalıyorsa, kaçınma davranışları varsa bu kişiler daha çok yıpranıyor. Sosyolojik olarak yaşlı deniyor yalnız kalan kişilere…” diye konuştu.
Zihinsel esnekliği olmayan kişilerin daha çabuk yaşlandığını belirten Tarhan, “Bu durum genellikle tutucu yaşlarda oluyor. Yani zihinsel esneklikleri yok. Her şeyin kendi şartlarına uyması gerektiğini istiyor. Oturması, kalkması, yemek yemesi, bir şeyler yapması ona uymuyorsa sinirlenir. ‘Böyle olmasın daha iyi’ der. Bu kişiler inatçı oluyorlar ve zihinsel esneklik gösteremiyorlar. Uyum sağlayamıyorlar ve hep gergindir bu kişiler. Çevresindeki kişilere çatıp kavga ederler, tartışırlar. Zihinsel esnekliği olan kişiler ise hep güler yüzlüdür. Ortama uyum sağlayabilirler. Böyle kişiler bakım evlerine de uyum sağlarlar.” dedi.
İleri yaştaki kişiler için alıştığı ortamda yaşamanın tavsiye edildiğini ancak bazen yaşlı bakım evlerinde de kalınabildiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan şu açıklamada bulundu:
“Bizim toplum olarak da devlet kurumları olarak da başarılı bir şekilde yaşlı kişileri sokakta bırakmamayı çok rahatlıkla sağlayabilen sistemimiz var. Birçok yaşlı bakım kurumları ve Darülaceze gibi kurumlar bulunuyor. Yaşlı bireylere güzel konfor sağlayarak onların zihinsel ihtiyaçlarını gideriyor. Hatta psikolojik ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Konforunu sağlamaya çalışıyor. O insanlar orada güzel şeyler üretebiliyor. Ürettiği zaman da kendini daha iyi hissediyor.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, torunların ileri yaştaki insanlara iyi geldiğini belirtti.
İleri yaştaki bir insan için en önemli şeyin kendi fikrinin sorulması, onun fikirkerine ihtiyaç olduğunun belirtilmesi olduğunu kaydeden “O kişiye herhangi bir durumla ilgili düşüncesinin sorulması, onun tecrübelerinden yararlanılmaya çalışılması çok önemlidir. Onun için dede torun çok iyi anlaşır. Dedelerde, anneannelerde ya da babaannelerde anlatma, paylaşma arzusu ve dürtüsü vardır. Çocukta da sorup öğrenme arzusu vardır. Bu ikisi birleşiyor. Orta yaşlardaki anne ve baba hep meşguldür. Çocuklarla ilgilenemez. Burada devreye büyüklerin tecrübesi girer.” dedi.
Tarhan, çocukların ileri yaştaki kişilerle diyalog içinde olması gerektiğini söyledi.
Tarhan, “Bazı anne ve babalarda ileriki yaştaki kişilerle çocuğun temas kurmasını desteklememek vardır. ‘Annem ve babam çocuğumun huyunu değiştiriyor’ şeklindeki düşüncelerle hareket ederler bu kişiler.Oysa çocuk aile büyüklerinden hayatı öğrenecek. Çocuğu cam fanusta büyütemeyiz ki.” dedi.
Yaşlı bireylerde ortaya çıkan bir başka durumun yenilik korkusu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan açıklamasını şöyle sonlandırdı:
“Bazı ileri yaştaki kişiler yeni şeyleri tehdit gibi görüyorlar. Böyle durumlarda yeni deneyime kapalı oluyorlar. Onun için yeni deneyimlere açık olan kişi, hangi yaşta olursa olsun yaşlanmamıştır. Yaşlılık psikolojisi demiyoruz yaşlanma psikolojisi. Yaşlanma yavaşlatılabilir, durdurulabilir, geciktirilebilir ama yaşlılık dediğin zaman sanki muhakkak kader gibi görülüyor.”
Hibya Haber Ajansı