9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01
AB’nin 50 milyon Avro ile desteklediği projenin başarıları arasında geçim kaynaklarının iyileştirilmesi ve ev sahibi belediyeler için yeni atık yönetim altyapısının inşa edilmesi de yer alıyor
AB’nin 50 milyon Avro ile desteklediği projenin başarıları arasında geçim kaynaklarının iyileştirilmesi ve ev sahibi belediyeler için yeni atık yönetim altyapısının inşa edilmesi de yer alıyor
Dört yıl süren 50 milyon Avroluk ortak programın Ankara’da bugün yapılan kapanış etkinliğinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin mülteci akınından en çok etkilenen bölgelerinde Suriyeli mülteciler, ev sahibi topluluklar, ulusal ve yerel kurumların ekonomik ve sosyal dayanıklılığını güçlendiren kapsamlı ve sürdürülebilir çözümlerin önemini vurguladı.
“Suriye Krizine Yanıt Olarak Türkiye’de Dayanıklılık Projesi (TDP)” kapsamında UNDP, Türkiye’de 11 ilde, Suriyeliler ve kırılgan ev sahibi topluluk üyelerinin becerilerini geliştirmek ve istihdamını artırmak için çaba gösterdi, belediye hizmetlerini güçlendirdi, yerinden edilmiş Suriyelilere dil ve beceri eğitimi sağladı. Bu girişim, Milli Eğitim Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve İLBANK ortaklığında yürütüldü.
“Türkiye bugüne kadar, 3,7 milyon yerinden edilmiş Suriyeliye kucak açarak her türlü övgüye layık konukseverlik gösterdi; Suriyelilerin ulusal eğitim ve sağlık sistemine dahil edilmesi, işgücü piyasasında yer almalarına izin verilmesi diğer bağlamlar için örnek teşkil ediyor” diyen UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton sözlerine şöyle devam etti: “Bizim rehber ilkemiz daima, mültecilerin geçim kaynakları ve yaşam standartlarını iyileştirme çabalarının, ev sahibi topluluklardan ayrı olarak değil, onların da genel esenliğine katkıda bulunacak biçimde gerçekleştirilmesi olmuştur.”
Proje, Türkiye’ye 2,4 milyar Avro tahsis eden AB MADAD Güven Fonu tarafından finanse edildi. AB daha sonra da, Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRiT) kapsamında Türkiye’ye 6 milyar Avro daha taahhüt etti.
AB Türkiye Delegasyonu Mali İş Birliği Başkanı Andre Lys, “AB ve üye devletleri 2014 yılından bu yana, Suriyelilere ve ev sahibi nüfusa yardım için Türkiye’nin övgüye layık çabalarını destekleme yönünde güçlü bir taahhüt sergiledi. Türkiye ve AB, FRiT kapsamında verimli bir iş birliği içinde, insani yardım, eğitim, göç yönetimi, sağlık, belediye altyapısı ve sosyo-ekonomik destek alanlarına odaklanan birçok proje yürütüyor. UNDP’nin önemli ve etkili Türkiye’de Dayanıklılık Projesi büyük bir fark yarattı ve binlerce insanın yaşamını etkileyen sorunların çözümüne destek oldu. Sonuçlar oldukça etkileyici ve herkesle paylaşılmalı.” dedi.
Suriyeli göçü, ev sahibi belediyelere özellikle atık yönetimi alanında ağır baskılar oluşturmuştu. UNDP projesi ile, toplam 20 milyon Avro maliyetle 8 yeni tesis inşa edilerek bu yük hafifletildi. Bu tesislerden en büyüğü ise UNDP’nin Gaziantep’te 9,2 milyon Avro maliyetle inşa ettiği son teknoloji ürünü, elektriğini kendisi üreten mekanik-biyolojik ayrıştırma tesisi. Yılda 100 bin ton katı atığı işleme kapasitesine sahip olan tesis, geri dönüştürülebilir maddelerin satışı ve biyogaz üretimi yoluyla belediye için yeni gelir akışları da yarattı.
Vinton, “Bizim altyapı çalışmalarımız yalnız belediyenin atık yönetim kapasitesini artırmakla kalmadı, aynı zamanda döngüsel ekonominin ‘yeşil’ ilkelerini de uygulamaya koyarak bunu gerçekleştirdi” dedi.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise şöyle konuştu: “Ekonomiyi ekolojiye çevirdiğimiz, insani ve çevresel kalkınmanın çok öne çıktığı, sürdürülebilir kalkınmanın ve sıfır atık projelerinin çok kıymetli olduğu bir döneme şahitlik yapıyoruz. İşte bu alanda bizler UNDP ile MADAD Projesi kapsamında, erkenden yola çıkarak önemli sonuçlar elde ettik.”
Projenin ikinci bileşeni ise, hem Suriyeliler hem de ev sahibi topluluklar için istihdam olanaklarının artırılmasına odaklandı. Bu cephede, 8 milyon Avro bütçeli bir inisiyatif ile, Suriyelilerin yoğun olduğu kent merkezlerinde, girişimciliği teşvik etmek ve verimliliği artırmak amacıyla üç “model fabrika” ve üç “inovasyon merkezi” kuruldu. Bu çalışma, geleneksel beceri geliştirme programlarının aksine, özel sektör işletmelerinin uzun vadeli rekabet edebilirliğini artırarak yeni istihdam yaratımına kalkınma yaklaşımını uyguluyor.
Mültecilerin dil engelini aşmalarına yardım etmek amacıyla da, UNDP, toplam 70 bin kişinin kayıt olduğu Türk dili kursları yoluyla 32 bin Suriyeliye (yüzde 70’i kadın) dil eğitimi sağladı. Dil öğrenmek için uygun mekanlar sağlamak amacıyla, UNDP, Gaziantep’te yeni bir Halk Eğitim Merkezi (HEM) inşa etti; başka 10 ildeki 53 HEM’i de yenileyerek ekipmanla donattı. UNDP ayrıca, yüz yüze ve çevrim içi eğitimi birleştiren, yetişkinlerin eğitim ihtiyaçlarına uyarlanmış harmanlanmış öğrenim yaklaşımı geliştirdi, ki bu inovasyon adeta COVID-19 küresel salgınının geleceğini öngörmüşçesine işe yaradı. Milli Eğitim Bakanlığı, bu yaklaşımı diğer eğitim programları için de benimsedi.
Bugünkü etkinlik, bu çalışmaları ve UNDP projesinin diğer sonuçlarını sergiledi. Ancak asıl vurgu alınan dersler ve bundan sonraki adımlar üzerindeydi çünkü Suriyeliler ve ev sahibi topluluklar için kayıtlı istihdam olanaklarını artırma ve böylelikle kayıt dışı sektöre bel bağlamalarını azaltma ihtiyacı devam ediyor. Hükümet, özel sektör, sivil toplum ve uluslararası kuruluşların temsilcilerinden oluşan bir politika paneli, mültecilerin insani yardımdan kendine yeterli istihdam durumuna geçişlerine en iyi biçimde nasıl yardım edilebileceğine ilişkin, özel sektörde beceri açıklarını (örneğin tekstil sektöründe) gidermeye doğrudan odaklanma, “mülteci etki tahvilleri” çıkarma, ihracata dayalı sektörlerde mülteci istihdamının artışını teşvik etmek üzere tercihli ticaret anlaşmalarından yararlanma dahil olmak üzere yeni fikirleri tartıştı.
UNDP, bu etkinlik vesilesiyle, büyük ticaret ortaklarının, çok sayıda mülteci istihdam eden Türk ihracatçılar için ticari tercihler sağlayacağı “Türkiye Kompaktı” için yaptığı fizibilite çalışmasını da tanıttı. Çalışmanın bulgularına göre bu yaklaşım, 57 bini mülteciler için olmak üzere toplam 284 bin yeni iş yaratabilir; Türkiye’nin ihracatını yüzde 3, GSYH’sini ise yüzde 0,42 büyütebilir.