9724,50%-0,42
35,19% 0,30
36,73% 0,92
2968,28% 1,32
4806,92% 0,71
Ekim enflasyonunda muhtemelen yıllık zirveyi göreceğiz, ardından işlemeye başlayan baz etkisiyle beraber yıllık enflasyonda geri çekilme süreci yaşanacak.
Ekim enflasyonunda muhtemelen yıllık zirveyi göreceğiz, ardından işlemeye başlayan baz etkisiyle beraber yıllık enflasyonda geri çekilme süreci yaşanacak. Ancak bu etkinin baz etkisi dışında bir dezenflasyonist sürece işaret edeceğini düşünmek zor. Enflasyonun, baz etkileri nedeniyle yavaşlamadan önce, Eylül ayındaki %83,5 oranından yükselerek Ekim ayında %87,4 ile zirve yapmasını (dönemsel tahminimiz %4,6) bekliyoruz. Bu oran TCMB’nin %5’lik orta vade hedefinin tam 17,5 katı olacak.
Enflasyon yüksek ve geniş tabanlı bir seyir içindedir. Ekim ayında da hem volatil kalemlerde, hem de çekirdek gruplarda genele yayılan yükseliş etkisinin devamını bekleriz. Bu tabii hem gıda ve enerji fiyatlarından gelen etkiyle katlanacak, hem de enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarındaki bozulma devreden bir etki görülmesine neden olacaktır. Tabii enflasyon ataletine neden olan bu fiyatlama ve beklenti bozulması dezenflasyonun sanılandan daha yavaş ve geç işlemesine neden olacak en başta gelen risktir.
Ekim ayı itibariyle emtia fiyatlarında bir süredir gözlemlenen düşüşler, manşet TÜFE açısından rahatlatıcı bir alan açabilirdi. Buna karşılık, Brent petrol fiyatı Ekim döneminde de yüksek kalmaya devam ediyor ve Rusya’nın tahıl anlaşmasını askıya alması da gıda fiyatları açısından küresel risk oluşturmaktadır. Arz tabanlı belirsizlikler halen çok fazla ve bu elbette küresel fiyatlardan kaynaklı bir enflasyonun dış dünyadan ithal edilmesine önümüzdeki dönemde neden olabilir. Küresel emtia fiyatlarında düşüş beklentisine temel oluşturabilecek faktör ise elbette resesyondan kaynaklı düşen talep etkisidir, ki düşen üretimin de aslında talep eğrisine paralel bir etki yapabileceğini belirtmekte fayda var. Burada denge noktasının hangi arz-talep seviyesinde oluşacağı ve fiyatları ne yönde dikte edeceği halen belirsizdir.
Öncü alabileceğimiz enflasyon göstergelerinde de gıda fiyatları etkisi öne çıkmaktadır. Dün açıklanan İTO verileri İstanbul’da fiyatların Ekim ayında %3,96 yükseldiğini ve yıllık perakende fiyatları artışının %118,8 olduğunu ortaya koydu. İstanbul, Türkiye’nin ticari başkenti olarak nitelendirilebileceği için fiyatların genel Türkiye seviyesinden daha yüksek seyretmesi normaldir. 2004’ten gelen serilerde ise İTO ve TÜİK yıllık enflasyon verilerinde 0,98’lik bir korelasyon katsayısına ulaşılmaktadır. Bu kapsamda bizim Ekim ayında beklediğimiz aylık %4,6 ve yıllık %87,4 enflasyon oranlarının bu göstergelerle uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Sapma ise gıda fiyatlarından gelebilir, çünkü İTO verilerinde Ekim ayında %5,5lik bir aylık artış (manşetten yukarıda) görülmekte. Bir diğer özel enflasyon göstergesi olan Türk-İş verilerinde ise bu gıda enflasyonu aylık %2,5 olarak verilmişti. Biz gıda enflasyonu risklerini küresel tahıl fiyatlarındaki olumsuz gelişmeler ve kış mevsimi şartları itibariyle ilerleyen aylarda yukarı olarak değerlendiriyoruz.
Ana harcama grupları ve manşet TÜFE karşılaştırması. Kaynak: Bloomberg, TÜİK, Tera Yatirim
Enflasyonu geniş tabanlı olarak görüyor ve değerlendiriyor ve kalıcı hale gelmesinin de en önemli risk olduğunu düşünüyoruz. TÜFE bazında hemen hemen hiçbir ürünün fiyatı son aylarda gerileme göstermemektedir. Fiyat artışları muhtemelen özellikle tarım ve enerji grubunda dönemsel bazda gerçekleşmeye devam edecek ve bunda hem global arz belirsizliklerinin etkisi, hem de yerel ekonomi/para politikalarının etkisi olacaktır. ÜFE’de biriken maliyet etkileri, Brent petrol fiyatlarının akaryakıta geçiş etkisi, bozulan enflasyon beklentileri ve stabil olmayan fiyatlamalar nedeniyle devam eden talep etkisi genele yayılan enflasyon artışlarının açıklayıcı değişkenleri olacaktır. Biz sadece manşet bazında değil, çekirdek bazında da enflasyon genel eğilimlerini yukarı olarak değerlendiriyoruz.
Ekim ayında zirve yapmasını beklediğimiz enflasyon, bu dönemden sonra 2021 sonundaki lira krizi ve 2022’nin ilk yarısındaki enerji krizinden kaynaklı yüksek gerçekleşmelerin oluşturduğu baz etkisiyle yıllık oranlar bazında ivme kaybedecektir. TCMB'nin 27 Ekim'de açıkladığı %65,2'lik projeksiyona kıyasla yılsonu enflasyonunu %77,6 olarak görüyoruz. Ocak 2023 ile beraber yine baz etkisiyle %66,9’a düşmesini beklediğimiz enflasyonu gelecek yılın sonunda %37,9 olarak hesap ediyoruz (TCMB 2023 öngörüsü %22,3). Bu projeksiyonlar bizim daha yavaş işleyecek bir dezenflasyon öngörmemizle alakalıdır.
TCMB açısından bakacak olursak; Merkez Bankası, yüksek enflasyona rağmen son üç toplantısında faiz oranlarını toplam 350 baz puan indirdi. Merkez bankası bir sonraki toplantısında da yeni bir faiz indirimi sinyali verdi. Uygulanan gevşek zeminli para ve maliye politikalarının lirayı zayıflatıcı ve enflasyonu artırıcı etkileri olabileceğini değerlendiriyoruz. Bu nedenle baz etkileri kaynaklı enflasyon ivme kaybı gerçekleştikten sonraki dezenflasyon alanını limitli görüyor ve katı bir enflasyon görünümünün geçerliliğini koruyabileceğini düşünüyoruz.
Kaynak: Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı