9132,8%1,12
34,54% 0,23
36,42% 0,22
2958,46% 0,81
4958,14% 0,59
Türkiye’nin ekonomik büyüme oranları yılın ilk yarısında güçlü bir görünüm sergilemekle beraber, temel konunun büyümeyi öne alan ekonomi perspektifi kadar büyümenin belirleyici kalemleri ile de alakalı olduğunu ele alıyoruz.
Türkiye’nin ekonomik büyüme oranları yılın ilk yarısında güçlü bir görünüm sergilemekle beraber, temel konunun büyümeyi öne alan ekonomi perspektifi kadar büyümenin belirleyici kalemleri ile de alakalı olduğunu ele alıyoruz. Geride kalan 1H22 döneminde de, Türkiye ekonomisinin yakaladığı büyüme oranları Covid öncesi dönemle kıyaslandığında güçlü bir profil çiziyor görünmektedir, ki bu durum zaten büyümenin öncü göstergeleri itibariyle ortaya konmuştur. Güçlü bir turizm sezonunun ekonomiye kaynak girişi anlamında destekleyici olduğu, enflasyon nedeniyle özel tüketimin bir hayli öne alındığı ve net ihracatın halen pozitif katkı verdiği bir ortamda, 1Ç22’de yüzde 7,3’lük büyüme oranınıa yaklaşan, hatta aynen yakalayan bir büyüme oranı olacak gibi görünmektedir.
Bu ortamda ilk önce iç talep kanalına eğilmek isteriz. Yüksek enflasyon ortamı, tüketici davranışlarında önemli bir talep kayması yarattı ve bunun özel tüketim tarafında, sürekli yükselen fiyatlar nedeniyle, satın alma isteğini ön plana geçirdiğini gözlemliyoruz. Enflasyon beklentilerinin sürekli artması, tasarruf ve borçlanma yoluyla harcama yapılabildiği sürece iç talep kanalının kısa vadede etkili olmasını sağlayabilir. Ancak tüketimi sınırlamaya yönelik makro ihtiyati tedbirler kapsamında, cari açığı da azaltmaya yönelik ekonomi politikaları zamanla tüketici davranışlarını kısıtlayarak bu kanalın büyümeye katkısını yavaşlatacaktır. Bu kısıtlayıcı makro ihtiyati tedbirler olmasa bile, Covid öncesi eğilimin çok üzerinde bir büyüme profili kaydeden Türkiye ekonomisinde aynı zamanda enflasyon da artmaktadır. Bu konsepti sürdürülebilir bulmuyor ve artan enflasyonun iç talebe zarar vereceğini düşünüyoruz.
Yüksek enflasyon ortamında hane halklarının önden yüklemeli alımları nedeniyle özel tüketimin yıl boyunca çift haneli büyümesi muhtemel. Yatırım kaleminden ise azalan bir katkı alacağız. Biraz önce bahsettiğimiz tüketime yönelen finansman olanakları, aynı yönlenmeyi sermaye yatırımları tarafında göstermemektedir. Ekonomi kurumları son dönemde kredileri ticari yatırımlara yönlendirmeyi amaçlayan birtakım makro ihtiyati önlemler aldı. Stabil olmayan talep ortamı, öngörülemeyen üretim maliyetleri, lojistik sıkıntılar gibi faktörler firmaları kısa vadeli düşünmeye itti ve üretim, kapasite tarafındaki eğilim de bu nedenle kısıtlanabilir. Küresel resesyon ortamı, firmaların yatırım eğilimleri açısından da olumlu bir durum teşkil etmeyecektir ve durumun stok yönetimine ve işletme sermayesi korumaya yönlenmesi yüksek bir ihtimal. Bu nedenle 2Ç22 ve sonrasında yatırımlarda azalan bir katkı öngörüyoruz.
Net ihracatın büyümeye katkısı 2Ç22 açısından, halen devam eden ihracat büyümesi ve EUR/USD parite farklarından dolayı devam edecektir. Aynı durumu yılın ikinci yarısı açısından öngörmemekteyiz. Türkiye'nin ana ihracat pazarlarında yavaşlayan tüketim ihracat performansını sınırlayıcı bir etki yapacaktır. Türkiye'nin ekonomik yapısı gereği ihracat gelirlerimiz Euro, ithalat maliyetlerimiz ise dolar cinsindendir. Dolayısıyla paritedeki durum, gelirimizin değerini düşürerek ve giderlerimizin değerini artırarak bizi olumsuz etkiliyor. Dış talep ve net ihracatın katkısının azalması ekonomik büyümede yavaşlamaya neden olabilir. Orta ve uzun vadede ise ihracata dayalı büyüme stratejisini içeren yeni ekonomik model kapsamında fizibilite çalışmalarının etkilerini göreceğiz. Bu kapsamda katma değerli yüksek teknolojili üretim ve pazar çeşitlendirmesini kritik önemde görüyoruz.
Merkez Bankası enflasyonun yüzde 79,6’ya yükselmesine ve daha da kabarmasına yönelik belirtilere rağmen politika faizini Ağustos ayında bir kademe daha indirerek %13’e getirdi. Bankanın eylemleri, fiyat istikrarından ziyade büyümeye öncelik veriyor görünüyor, ancak yüksek enflasyon koşullarını da büyüme açısından sorunlu görüyor ve sürdürülebilir olmadığını, yarattığı gelir aşınması ve stabil olmayan yatırım ortamı nedeniyle büyümeye zarar verici olacağını düşünüyoruz. Ekonomide döviz girişinin etkisinin azalması, faiz oranlarının düşük tutulduğu bir ortamda döviz kuru artışını ve enflasyondaki artışı etkileyebilir. Geleceğe baktığımızda, 2022 büyümesinin geçen yılki yüzde 11'e kıyasla yüzde 4,1'e yavaşlamasını bekliyoruz.
Kaynak: Tera Yatırım- Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı