Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Aday Öğretmen Akademisi Eğitimleri’ kapsamında İstanbul’daki aday öğretmenlerle buluştu. Deprem ve sel gibi doğal afetlerin travmatik etkilerinin bir süre daha devam edebileceğini vurgulayan Tarhan, bu sürecin atlatılmasında öğretmenlerine önemli görevler düştüğünü söyledi. Çocuk ve gençlere bu dönemde ümit duygusu verilmesinin önemine belirten Tarhan, deprem bölgesinden gelen çocukların hayal dünyalarının canlı tutulması gerektiğini kaydetti. Tarhan, “Onlar konuşsunlar, hayal kursunlar ihtimal iklimi içinde yaşasınlar. Kendilerini, geleceği keşfetsinler, hayal kursunlar. Konuşmalarına yazıp çizmelerine fırsat verelim. Bu şekilde travmayı aşmalarına yardımcı oluruz” ifadelerini kullandı.
Çocukluk travmaları beyindeki sistemi bozuyor
Çocukluk döneminde yaşanan travmatik olayların çocuğun gelişimini olumsuz etkilediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsandaki travma çocukluk çağı travmasıdır. Bir çocuk oynarken bir köpek geliyor köpekten korkuyor ondan sonra çocuğun dili tutuluyor. Bizim öğrencilik yıllarımızda böyle bir şey olduğu zaman yani çocuk köpekten korktu ondan sonra kekeme oldu denildiğinde hocalarımız bunların şehir efsanesi olduğunu bilimsel karşılığı olmadığını söylerdi. Ama şimdi anlaşıldı ki o çocuk ani bir şok ya da korku yaşadığı zaman beyindeki sinirsel devre patlıyor. Beynin sözcük üreten bölgesiyle sözcüğe anlam katan beyin bölgesi arasındaki bağlantı kopuyor. Çocuk sözcük üretiyor ama ifade edemiyor takılıp kalıyor. Ona yeniden öğretiyorsunuz yeni network oluşturuyorsunuz yani travma böyle bir şey. Beyinde aşırı şok yaşandığında kısa devre yapıyor ve beyindeki networkü bozuyor. Travmalar insanın gelişen ruhunda kalıcı etki yapabiliyor ve ilerideki hayatını etkileyebiliyor.” diye konuştu.
Kışa hazırlanacağız ama yazı bekleyeceğiz
Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi konferans salonunda gerçekleştirilen programda yaşanan son depremin toplumsal bir travmaya yol açtığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu deprem de toplumsal bir travma. Yaşanan travmaların, tehlikelerin, krizlerin iki boyutu vardır, tehdit ve fırsat boyutu. Tehdit boyutu hep konuşuluyor fakat fırsat boyutu da var. Bir acı çekiliyor ama orta ve uzun vadede eğer doğru bir pozisyon alınırsa kazanıma dönüşüyor. Bu bütün hayat olaylarında da öyle. Kuantumcular bunu inceliyorlar. Aslında yanlış mükemmelin bir parçası, iyiliğin bir parçası. Bu nedenle kötülükler, hastalıklar, kazalar olmazsa insan gelişemez. O nedenle yakınmak yerine bunu nasıl fırsata dönüştürürüm, buradan nasıl bir kazanımla çıkarım diye düşünmek gerekiyor. Bunlara geliştiren travma diyoruz. Travma sonrası büyümede kişi ‘Artık yakınlarıma daha iyi davranmaya başladım, manevi değerlere daha çok önem vermeye başladım, sahip olduğum şeylerin kıymetini daha çok bilmeye başladım’ şeklinde değerlendirmede bulunuyor. Travmanın tehdit boyutunu düşüneceğiz, tedbirimizi alacağız ama fırsat boyutunu da düşünerek normal hayatımıza dönüp öyle ilerlememiz lazım. Kışa hazırlanacağız ama yaz bekleyeceğiz yoksa ruh sağlığımız bozulur.” uyarısında bulundu.
Hibya Haber Ajansı