MHA - Küçük bir Anadolu köyünde doğup büyüyen Zeynep’in, çocukluğundan beriki hayali, birgün kendi pastanesini açmaktı. Bu hayalinin, yıllar boyunca peşini bırakmayan Zeynebin, şimdi o pastanesine kavuştu. Zeynep, çocukluğunu geçirdiği köyde annesiyle birlikte köy ekmeği yaparak büyüdü.
Fırında mayalanan ekmeklerin kokusu, onun çocukluk anılarında hep özel bir yer tuttu. Her sabah güneşin ilk ışıklarıyla uyanan Zeynep, annesiyle birlikte hamur yoğurur, fırından çıkan ekmekleri komşularına dağıtırdı. Bu süreç, onun için yalnızca bir iş değil, bir yaşam biçimiydi.
Zeynep büyüdükçe, bu sevgisini daha da ileri taşımak istedi. Ancak köy şartlarında hayallerini gerçekleştirmek kolay değildi. Ailesi, onun büyük şehirde yaşamasını istemiyordu, ancak Zeynep, kararlıydı. Üniversiteyi kazanıp İstanbul’a geldiğinde, ailesini geride bırakmanın zorluğunu hissetti ama bir yandan da hayalinin peşinden gitmenin heyecanını yaşıyordu.
Üniversitede gastronomi eğitimi alan Zeynep, boş zamanlarında ünlü pastanelerde çalışarak deneyim kazandı. Her gün, çocukluğunda annesiyle yaptığı ekmeklerin kokusunu hatırlıyor, bir şeyler yapma arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Yıllar süren emeğin ardından, nihayet hayalini kurduğu pastaneyi açmayı başardı.
Pastanenin kapısından içeri giren herkes, Zeynep’in köyünden gelen sıcaklığı ve samimiyeti hissediyor. Zeynep, “Bu pastane sadece benim değil, ailemin ve köyümün de başarısıdır,” diyordu gururla. Her bir tatlı ve ekmek, onun çocukluğundaki anıları, ailesinin sevgisi ve köyünün ruhuyla yoğrulmuş gibi.
Zeynep’in hikayesi, büyük şehirde küçük bir köy ruhuyla neler başarılabileceğinin en güzel örneklerinden biri. O şimdi, kendi hayalini gerçekleştirmenin ötesinde, köyden şehre göç eden gençlere de ilham kaynağı oluyor. Zeynep yeni nesle hep yaşadığı zorlukları, hayalleri ve hayallerinin peşinden giderek nelerin yapılabileceğini anlatıyor ve “Hayallerinizi asla ertelemeyin ve ne olursa olsun peşinden gidin,” diyor, gözleri parlayarak. (Not: Fotoğraflar temsilidir.)