9725,14%0,01
35,22% 0,06
36,77% 0,12
2977,45% 0,32
4828,24% 0,00
KOAH’ta Tanı Alan Hastalar Hala Buzdağının Görünen Yüzünü Oluşturuyor
KOAH’ta Tanı Alan Hastalar Hala Buzdağının Görünen Yüzünü Oluşturuyor
KOAH bugün dünya genelini etkileyen bir sorun olmakla birlikte tanı alan hastalar hala buzdağının görünen yüzü olarak kabul ediliyor. Göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman bu durumu yaratan en önemli unsurların başında hastalığın hala yeterince tanınmaması olduğunu söyledi. Son yıllarda konuyla ilgili farkındalığın artmasına karşın hastalıkla ilgili toplumda hala bazı yanlış bilgilerin olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Akduman, konuyla ilgili altının çizilmesi gereken noktaları anlattı…
KOAH NADİR GÖRÜLEN BİR SORUN DEĞİLDİR!
Yanlış bilinenin aksine KOAH’ın tüm dünyada en sık yaşam kaybına neden olan dördüncü?) hastalık olduğunu hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, bundan 8 sene sonra ise hastalığın üçüncü sıraya çıkacağının öngörüldüğüne işaret ederek dolayısıyla KOAH’ın nadir görülen bir hastalık olmadığının altını çizdi.
KOAH SADECE SİGARA İÇENLERDE GELİŞMEZ!
KOAH’ın gelişen pasif maruziyette, bazı meslek hastalıklarında ya da sürekli toz dumana ve gaza maruz kalan insanlarda da gelişebildiğine değinen Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, “Evet sigara içmeyen insanlarda da KOAH gelişebilmektedir. Mesleki maruziyet, genetik hastalıklar ya da pasif sigara içiciliği bu duruma neden olabiliyor. Bununla birlikte sigaranın KOAH gelişiminde etkili olduğu bilinen bir gerçek. Her KOAH hastası sigara içmemekle birlikte tanı alan kişilerin yüzde 90’ının sigara kullandığı görülüyor.” diye konuştu.
KOAH SADECE AKCİĞER HASTALIĞI DEĞİLDİR
Hastalık konusunda yanlış bilinen bir başka noktanın da KOAH’ın sadece akciğerleri ilgilendirdiği algısı olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“KOAH sadece akciğer hastalığı gibi görünse de, tüm sistemleri oksijen ve karbondioksit düzeyinde etkilediği için öncelikli kalp ve daha sonrası tüm sistemleri olumsuz yönde etkiler.
Başlangıçta erken evrelerde sadece akciğer hastalığı gibi görülürken ilerleyen dönemlerde artık kalp, nörolojik sistemler ve tüm vücut sistemleri bundan etkilenir. Yaşam kaybında öncelikle olarak yine alevlenmeler sonra sebep olduğu kalp krizi ve yine sebep olduğu ağır zatürreler yaşam kaybına neden olur.”
KOAH SPOR YAPMAYA ENGEL DEĞİL!
Hasta ve yakınları tarafından KOAH hastasının egzersiz yapamayacağı, yapmaması gerektiğine dair yanlış bilginin olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Ü. Akduman, aslında KOAH'lı hastaların da egzersiz yapabileceğini ve hatta yapmasının hastalık açısından gerekli ve önemli olduğuna işaret etti. “KOAH ta dört tane evremiz var. Erken evrelerde nefes darlığı ya da efor kısıtlanması görülmeyebilir. Ve bu tür erken evre hastalarda efor yapması, egzersiz yapması önerilir. İlerleyen evrelerde ise hasta gerçekten nefes darlığı nedeniyle egzersiz yapamayabilir. Bu hastalarda da yine günlük düşük tempolu egzersizlerle günlerine devam etmesi önerilir.” Diye konuştu.
KOAH ve ASTIM AYNI ŞEY DEĞİLDİR!
Astım ve KOAH’ın benzerlikleri nedeniyle karıştırılabildiğini hatırlatan Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, birbirinden küçük farklarla da olsa ayrılan iki hastalık olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Ancak bazı hastalık gruplarında astım ve KOAH birlikte görülebilir. Hatta Astım-KOAH Overlap Sendromu (ACOS) olarak tanımlanan, yeni bir hastalık da mevcut. Bazı hasta gruplarında gerçekten hem astım, hem de KOAH bir arada görülebilir. Hatta sigara içen astımlılar bir süre sonra KOAH'a dönebilir.”
BELİRTİ VERMEDEN DE GELİŞEBİLİR!
Hastanın sadece şikayetlerinin olmamasının KOAH’ı dışlamaya yetmeyeceğini anlatan Dr. Öğr. Ü. Akduman, “Bununla birlikte nefes ölçüm testleri ve hastanın fizik muayenesine göre karar vermek gerekir. En belirgin semptomlardan biri olan nefes darlığının ise bireysel farklılıklar görünmekle beraber evre ikiden itibaren ortaya çıkmasını bekliyoruz” diye konuştu.
SİGARAYI BIRAKMAK İÇİN HİÇBİR ZAMAN GEÇ DEĞİL!
Özellikli sigara kullanan KOAH hastalarının tanı aldıktan sonra da “iş işten geçti” düşüncesiyle sigara kullanmaya devam edebildikleri ve bunun da hastalığın seyri açısından olumsuz sonuçlar yaratabileceğini belirten Dr. Öğr. Ü. Akduman, sözlerine şöyle devam etti: “KOAH alevlenmeleri ve hastalığın ilerlemesi için en önemli risk faktörü sigaradır. Bu nedenle KOAH tanısı alındığında ilk yapılması gereken şey sigaranın bırakılmasıdır. Ayrıca,
Akciğer kanseri ve KOAH’ın ortak risk faktörü sigaradır. Bu nedenle KOAH’lı hastalarda akciğer kanseri görülme sıklığı artmıştır.”
HASTALIK BESLENMEYLE DE YAKINDAN İLİŞKİLİ
Akciğerleri ilgilendiren bu sorunda beslenmenin ilgili olmayacağına dair yanlış bir düşüncenin de olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, bunun da doğru zannedilen yanlış bir bilgi olduğunu belirterek şunları anlattı: “Bugün tuz tüketiminin, sağlıksız işlenmiş gıda tüketiminin, antioksidandan düşük beslenmenin KOAH için risk faktörü olduğunu biliyoruz. Yüksek tuz tüketimi KOAH a neden olabiliyor. Sigaranın yanında yüksek tuzlu beslenme KOAH’a bir adım daha yaklaştırıyor.”
“KOAH ÖNLENEBİLİR VE TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIKTIR”
KOAH önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, KOAH’ta geri dönüşümsüz değişiklikler olsa bile tedavideki en önemli amacın akciğer kapasitesinin korunmasını sağlamak ve hastalığın ilerlemesini önlemek olduğunu belirtti. “Hasta ve yakınlarının hastalığın ilerlemesinin önlenebileceğini bilmeleri çok önemli. Sigaranın bırakılması, ilaçların düzgün kullanılması, aşıların aksatılmaması ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının önlenmesiyle KOAHın ilerlemesi engellenebilir.” Dedi.
Amfizemin geri dönüşümsüz bir akciğer hastalığı olduğunu ve dolayısıyla KOAH tedavisindeki temel amacın sadece hastalığın ilerleyişini engellemek olduğunu hatırlatan Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bununla birlikte o zamana kadar ortaya çıkan hasar geri döndürülemez. Ancak amfizem ya da KOAH başladıktan sonra hasta yaşın da etkisiyle her yıl akciğer fonksiyon kaybı yaşamaya devam eder. Eğer hastalık kontrol altında değilse akciğer hacim ve fonksiyon kaybı daha yüksek seviyede olur.”