Tarih: 14.09.2022 08:10

İdrar şikayetleri prostat kanseri habercisi olabilir

Facebook Twitter Linked-in

Prof. Dr. Aslan, prostat kanseri hakkında şunları anlattı:

'Prostat, erkeklerde var olan bir salgı bezidir ve yaşla beraber büyümektedir. Sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma, çatallanma, mesaneyi tam boşaltamama hissi, idrar yaparken bekleme, idrarın sonunda damlama gibi bir takım idrar şikayetlerine neden olabilmektedir. 50 yaşın üzerinde neredeyse hastaların yüzde 20-30’unda, 60’lı yaşlarda yüzde 50’sinde ve 70-80’li yaşlarda yüzde 100’üne yakınında idrar problemleri görülebilmektedir. Prostatta hem iyi huylu büyüme hem de kanser aynı anda olabilmektedir. Hasta idrar şikayetleriyle doktora başvurabilir. Ancak iyi huylu büyüme nedeniyle yapılan testler sonucu prostat kanseri saptanabilir. ''

Hastanın idrar şikayetleriyle doktora başvurup, rutin incelemelerinde PSA yüksekliği saptanırsa, bu hastada iyi huylu büyüme dışında kanser varlığının araştırılması gerektiğine işaret eden Aslan, ''Tanıda sadece PSA belirleyici değildir. Çünkü PSA üriner enfeksiyonlardan, yapılan girişimlerden veya cinsel ilişkiden etkilenebilmektedir. Bu nedenle sadece PSA’ya bakılarak hastanın bir girişime tabii tutulması çok sağlıklı değildir. PSA değeri kişiye göre değişmektedir. 40 yaşında bir hastada 3.0 ng/ml PSA değeri yüksek olabilirken, 70 yaşında hastada 3.0 ng/ml PSA değeri normal olabilir. Hasta bazında değerlendirme yapılması gerekmektedir. Hastanın muayene bulguları, şikayetleri ve aile öyküsü gibi hassas dengelerin hasta özelinde bireyselleştirilmesi önemlidir. Hastayı gereksiz tetkiklerden korumaya çalışırken, hayatı tehdit edecek sinsi bir hastalığı atlamamak gerekir. Gereksiz biyopsiden kaçınılması için üroloji uzmanlarının kullandığı bir takım yapay zeka uygulamaları ve algoritmalar vardır. Ancak hiçbiri tek başına yeterli olmamaktadır. Hasta için kişiye özel bir değerlendirme yapılmalıdır. ' bilgisini aktardı.

Aslan, prostat hastalıklarında makattan muayenenin çok önemli olduğunu, ihmal edilmemesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Çünkü PSA’sı normal olan bir hastanın makattan muayenesinde kanser saptanabilir. Bu kanser makattan muayenede ele gelecek kadar ilerlemişse ciddiye alınmalı ve buna göre değerlendirme yapılmalıdır. Makattan muayene genellikle hastaların çekindiği bir konudur ancak hayati önem taşımaktadır. PSA ve makattan muayene ikisi birlikte kullanılan temel uygulamalardır. Makattan muayenenin duyarlılığı yüzde 60’tır. Makattan muayene PSA'dan bağımsız olarak 100 hastanın 18’inde tek başına kanseri saptama özelliğine sahiptir. Ortalama 30 saniye süren, hızlı, kolay ve maliyetsiz bir yöntemdir. PSA sınırı olarak belirlenen çizgi çok belirgin değildir ancak 50 yaş üzeri bir yetişkin için hasta bazında 2.5- 3’ün üzeri yüksek kabul edilebilir. Ancak PSA 1’in altında da prostat kanseri olabilir. Burada önemli olan hastanın hayatını tehdit edecek nitelikte olan prostat kanserini saptamaktır. Buna klinik önemli prostat kanseri denmektedir. Parmakla muayenede ele geliyorsa, genelde klinik önemli prostat kanseridir. Bir erkek hayatı boyunca yüzde 17 oranında prostat kanserine yakalanma riskine sahiptir. Erkeklerin yüzde 3-4’ü de prostat kanserinden hayatını kaybetmektedir. Bununla birlikte yüzde 13-14’lük bir kısımda erkekler kanserle birlikte yaşayabilir ve kanser hayatını tehdit etmez. Ancak o yüzde 3-4’lük bölümün tespit edilmesi önem taşımaktadır.''

PSA'nın yüksek çıkması halinde transrektal ultrasonografi ve multiparametrik prostat MR gibi bir takım görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç olduğunu aktaran Aslan, sözlerini şöyle tamamladı:

''MR’da lezyon saptanırsa skorlamaya bakılır. PIRADS skoru 3 ve üzerinde olan kişilerde kanser olma ihtimali yüzde 60 iken, PIRADS 1-2’de olanlarda bu oran yüzde 30’dur. Bu nedenle multiparametrik prostat MR’da PIRADS 3, 4 ve 5 lezyon saptanır ise füzyon biyopsi önerilir. Hastanın PSA’sı yüksek ancak multiparametrik prostat MR’da lezyon saptanmamış ise standart biyopsi yapılmalıdır. Patoloji sonucuna göre hastada kanser yok ise, periyodik takiplere devam etmek kaydıyla hasta hayatına devam edebilir. Kanser varsa kişinin düşük, orta ve yüksek risk grubundan hangisinde yer aldığına bakılır. Bu durum kişinin hayatını tehdit etmiyor ise herhangi bir tedaviye gerek kalmadan hasta takip edilir. Ancak orta ve yüksek risk taşıyorsa, hastanın diğer özellikleriyle beraber algoritmalara bakılır ve tedavi şemalarından uygun olan seçilir.'

Hibya Haber Ajansı




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —