9724,50%-0,42
35,19% 0,30
36,73% 0,92
2968,28% 1,32
4806,92% 0,71
Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun, Dünya Tiyatro Günü’nde düzenlediği ve akademisyenlerin konuk olduğu “Tiyatro Konuşmaları”nda felaketler sonrası sanatın değişimi, insana ve doğaya etkisi gündeme taşındı. Günün sonunda, Nilüfer Kent
Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun, Dünya Tiyatro Günü’nde düzenlediği ve akademisyenlerin konuk olduğu “Tiyatro Konuşmaları”nda felaketler sonrası sanatın değişimi, insana ve doğaya etkisi gündeme taşındı. Günün sonunda, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun yeni sezon oyunlarından “Bir Kumarbazın Ölüm Serüveni” de, ücretsiz olarak sahnelendi.
Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun (NKT), 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde bu yıl ikincisini gerçekleştirdiği “Tiyatro Konuşmaları”nda, tarih boyunca dünyada yaşanan felaketlerin sanata etkisi gündeme taşındı. NKT Genel Sanat Yönetmeni Murat Daltaban, Doç. Dr. Süreyya Karacabey, sanat tarihçisi ve akademisyen Osman Erden ile Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Nazlı Ökten’in konuk olduğu Tiyatro Konuşmaları’nda, felaketler sonrası sanatın değişimi, insana ve doğaya yansıması konu edildi. Nâzım Hikmet Kültürevi’nde gerçekleştirilen söyleşiyi Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de, eşi Zeynep Terzioğlu Erdem ile birlikte takip etti.
Ulusal ve uluslararası tiyatro bildirilerinin Nilüfer Kent Tiyatrosu oyuncuları tarafından okumasının ardından başlayan söyleşilerin ilk oturumunda Doç. Dr. Süreyya Karacabey ve Osman Erden, felaket sonrası sanata dünyadan örnekler verdi. Felaket kavramının kişisel, hukuksal, evrensel olabileceğine dikkat çeken Osman Erden, felaket sonrası sanat hakkında Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombası sonrasında yaşanan örneği verdi. Erden, şöyle konuştu: “Japonya’da bu olay sonrasında büyük bir sansür uygulandı ve Japon halkının büyük bir bölümünün, kendi ülkelerine atom bombası atıldığından haberi yoktu. Japonya’ya atom bombası atıldıktan sonra, civardaki bölgelerden insanlar buraya gitmeye başladı. İnsanlar, bu süreci gizli bir şekilde resim çizerek ve sergiler düzenleyerek duyurmaya çalıştı. Japon halkı, atom bombası felaketinden bu şekilde haberdar oldu. O dönemler içinde insanlar, yaşadıkları fiziki dünyadan kopmak için başka bir dünya arayışı olarak soyut sanata girdiler.”
Şiddet ve dehşet duygusunun, sanat formlarını değiştirdiğini belirten Doç. Dr. Süreyya Karacabey de, “Sanat, şok etkisi içine dahil olmaya başladığında, konturlarını yitirmeye başlıyor. Sarsılma ve dehşet duygusunun içinde kaybolma, tamamıyla sanatın yolunu değiştiriyor. Montaj da, bunun için doğuyor zaten. Toplumsal felaketlerin sanatta karşılığı var. Savaşa gidip dönmeyenlerin türküsü var örneğin. O hafızayı, sanat oluşturuyor” diye konuştu.
Tiyatro Konuşmaları’nın ikinci oturumunda, Murat Daltaban ile Nazlı Ökten, “Dünyanın Trajedisi” konusunu üzerine söyleşti. Bir oyuncu ve sanatçı olarak yaşanan deprem felaketleri sonrası hislerini ve yaşadıklarını paylaşan Murat Daltaban, sanatın dinamik, değişken ve insanın birbiriyle, doğayla ilişkisinde ne kadar kıymetli olduğunu daha yoğun hissetmeye başladığını belirtti. “Bazı şeyleri hissetseniz de, bilmiyorsunuz” diyen Murat Daltaban, “Bilmek için cümleye dökmek, okumak, üzerine düşünmek, onları belli bir formda hayatınızda tecrübe etmeniz gerekiyor” ifadelerini kullandı. Yaşanan deprem felaketi sonrasındaki dayanışmanın, motivasyona dönüştüğünü söyleyen Daltaban, “Birbiriyle omuz omuza felakete karşı göğüs germe haline dönüştü. Merhamete ihtiyacımız vardı. Bir araya gelip, bir arada olmanın yarattığı enerjinin bizi güven kozası içinde kaplaması ve o güvenin getirdiği hayata tutunabilme gücü yaratması. İşte belki de sanat, özellikle de tiyatro, benim baktığım pencereden tam da budur” dedi.
Tiyatro refleksiyle enkaz altından çıkan ya da felaketi yaşayan bir kimlikle empati kurma refleksi içinde olduğunu söyleyen Daltaban, “Kendini onun yerine koymak, onun kadar acı hissetmeye çalışmak. Tiyatroda aslında çok farklı bir şey var. Tecrübe etmediğin şeyi, tecrübe edercesine yaşama arzusu. Onun bir tecrübeye dönüştürme arzusu gibi bir refleksi var. Bu acıyı bedenen ve ruhen hissetmeye çalışmak efor ve performansla birlikte geliyor” diye konuştu.
Tiyatronun, insanın kendini iyi tanıması, duygularını harekete geçirmesi, duygulanımlarıyla dürtüleri arasındaki farkı görebilmesi açısından bir duygusal eğitim olduğunu söyleyen Nazlı Ökten de, “Ama fiziksel olarak hissedilir olduğu için daha da doğrudan etkili. Aktarımın bir gücü vardır. Ve bu güç, özellikle felaket dönemlerinde daha da açılıyor. Bütün bir gündeliğin görme üzerine kurulu olduğu yerde, o görünürlüğü nasıl idare edeceğiniz noktasında sahne, çok ilksel ve ilkel bir yer. Bu ilkelliğin müthiş bir gücü var. Felaketler bitmeyecek. Bizim artık bu felaketlere bir sonraki adımı görerek hareket etmemiz lazım. Sahne, söz demek. Ne kadar beden ağırlıklı olsa da, bir kentin sahnesi olması çok kıymetli bir şey” dedi. Söyleşinin ardından Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, konuklara teşekkür etti.
27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinlikleri çerçevesinde, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun yeni sezon oyunlarından “Bir Kumarbazın Ölüm Kılavuzu” da, günün sonunda ücretsiz sahnelendi. Dünya Tiyatro Günü ‘Tiyatro Konuşmaları’nın ikinci gününde de, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun Mitos Boyut Tiyatro Yayınları iş birliğiyle gerçekleştirdiği ‘Oyun Yazma Programı 2022’nin yürütücüsü Doç. Dr. Süreyya Karacabey, yazarlar Aslı Ekici, Semiha Sara ve Ezgi Uzundemir ile oyun yazma sürecini konuşacaklar.
Kaynak: (BYZHA) - Beyaz Haber Ajansı