Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin, son yıllarda alışık olunmayan bir yavaşlama sürecine girdi. Özellikle gayrimenkul sektöründeki derin kriz, düşük tüketici güveni ve ihracat rakamlarındaki daralma sadece Çin’i değil, küresel ekonomiyi de etkisi altına alıyor.
Son veriler, Çin’de tüketici harcamalarının durağanlaştığını, konut satışlarının ciddi biçimde düştüğünü ve ihracat hacminde gözle görülür bir azalma olduğunu gösteriyor. Gayrimenkul devi Evergrande’nin çöküşüyle başlayan kriz, domino etkisiyle sektördeki birçok firmayı zora soktu. Bu gelişmeler, Çin'de iç talep kaynaklı büyüme modelinin sorgulanmasına neden oldu.
Ekonomistler, Çin'in ekonomik toparlanma sürecinin beklendiği kadar hızlı gerçekleşmediğini ve bu durumun gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere dünya ekonomisi için tehdit oluşturduğunu belirtiyor. Zira Çin, birçok ülkenin hem ihracat partneri hem de tedarik zinciri oyuncusu konumunda.
Özellikle emtia ihracatına dayalı ekonomiler, Çin'den gelen talep düşüşüyle sarsılıyor. Latin Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya’daki birçok gelişmekte olan ülke, Çin’in ekonomik performansındaki düşüşe bağlı olarak gelir kaybı riskiyle karşı karşıya.
Bu süreçte birçok ülke, kendi ekonomilerini yeniden yapılandırmak ve Çin’e olan bağımlılığı azaltmak için alternatif ticaret yolları ve üretim modelleri üzerinde çalışmaya başladı. Uzmanlar, bu durumun uzun vadede küresel ekonomik yapıda dönüşüm yaratabileceğine dikkat çekiyor