9724,50%-0,42
35,19% 0,30
36,73% 0,92
2968,28% 1,32
4806,92% 0,71
İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde çocuk hakları alanında faaliyet gösteren ve bu yıl 15. yılını kutlayan BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA), BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin dört temel ilkesinden biri olan ‘Çocuğun Ü
İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde çocuk hakları alanında faaliyet gösteren ve bu yıl 15. yılını kutlayan BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA), BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin dört temel ilkesinden biri olan ‘Çocuğun Üstün Yararı’ temasıyla 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında gençlik forumu ve panel düzenledi. santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleşen "Çocuklar ve Gençler için Daha İyi, Özgür ve Güvenli Bir Yaşam! Ama Nasıl?" başlıklı panele Türkiye’den ve İsveç’ten konuşmacılar katıldı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde kurulduğu 2007 yılından bu yana çocukların yararına çalışan BİLGİ ÇOÇA, her sene Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin dört temel ilkesinden birini ele alıyor. BİLGİ ÇOÇA, bu yıl “Çocuğun Üstün Yararı” temasıyla 14-18 yaş grubunun katılımıyla Gençlik Forumu ve "Çocuklar ve Gençler için Daha İyi, Özgür ve Güvenli Bir Yaşam! Ama Nasıl?" başlıklı bir panel düzenledi. santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleşen etkinliklerin ardından panel katılımcıları ve gençler bir araya geldi.
ÇOÇA Koordinatörü Gözde Durmuş’un moderatörlüğünde gerçekleşen panelde “Çocuk Refahı’ndan Çocuğun İyi Olma Hali’ne Çocuk ve Çocukluğu Yeniden Düşünmek” başlıklı bir konuşma yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, çocuk haklarından, 2022’de çocuk olmaya, çocuğun iyi olma halinden çocuk güvenliğine kadar birçok konuya değindi.
Uyan Semerci, "Yaşadığımız çağın koşulları çok hızlı değişiyor ve bugün 2022’de çocuk olmak, bizlerin çocuk olduğu dönemden oldukça farklı. Çocukların sadece korunması gerektiği gibi daha paternalist bir yaklaşımdan çocuğun kendi sesini de duyduğumuz, çocuğa saygı duyduğumuz, onun tercihlerini de öğrendiğimiz ama aynı zamanda ona güvenli bir ortam da sağladığımız bir geçişten bahsediyoruz. Çocuğun refahından çocuğun iyi olma haline geçiş de aslında bu bakışı yansıtıyor. Eğitim, sağlık, maddi durum gibi alanların yanı sıra katılım ve ilişkiler gibi yeni alanları da içeriyor. Çocuğu merkeze alan bu bakış, her bir alanın altında hem öznel hem nesnel göstergeler ışığında içinde olduğu koşulları bütüncül bir şekilde resmetmeye çalışıyor. ” dedi.
Çocukların günümüzde pandemi, iklim krizi ve ekonomik krizlerden olumsuz etkilendiğini belirten Uyan Semerci, “Çocukların yoksulluk kısır döngüsünden çıkabilmeleri, gelecekte daha iyi koşullarda yaşayabilmeleri, daha iyi koşullara sahip olabilmeleri için bugünkü yaşamlarında çocuk haklarına erişimlerini sağlayacak, çocukların üstün yararını gözetir bir biçimde politikalar geliştirmek hepimizin görevi. Bu çerçevede de çocuk işçiliği başta olmak üzere çocukların bilişsel, fiziksel, ruhsal gelişimlerini ve çocuk olmalarını engelleyen tüm risklere karşı çocukların haklarını gündemde tutmaya devam etmeli, tüm çocuklar için çocuk haklarına erişimi önceliklendirmeliyiz.” dedi.
Başak Akkan: ‘İklim krizi nedeniyle 2025’te 12,5 milyon kız çocuğu öğrenim göremeyecek'
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Başak Akkan panelde “Çoklu Krizler ve Çocuk Yoksulluğu” başlıklı bir konuşma yaptı. “Bugün çoklu kriz ortamlarına bağlı olarak çocuk yoksulluğu artış gösteriyor ve çocuklar daha da kırılgan bir hale geliyor” diyen Akkan, konuyla ilgili hem dünyadaki hem de Türkiye’deki durumu özetledi.
Akkan, “Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Raporu’na göre COVID-19, Ukrayna Savaşı, değişen jeopolitik düzen nedeniyle çocuklar acı çekiyor. Bugün dünyadaki 720 milyon okul çağındaki çocuktan 382 milyonu öğrenim yoksulluğu yaşıyor. İklim değişikliğine bağlı olarak çocuklar ve onlara bakım verenler daha da kırılganlaştı. İklim krizinin yarattığı çevre felaketleri sonucunda 2025 yılına gelindiğinde bu kırılgan gruba 72 milyon çocuğun daha ekleneceği tahmin ediliyor” dedi.
İsveç’te 10 gençten sadece 2‘si yerel idarelerde söz hakkı sahibi
Panelde, “İsveç’te alınan kararlarda çocuklar ve gençler nerede?” başlıklı bir konuşma yapan Gençlik 2030 Hareketi’nden My Elisabeth Louise Petré, İsveçli gençlerin süreçlere katılımı, karşılaştıkları sorunlar ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerini anlattı. Petre “Biz, gençlerin demokraside var olabilmeleri için mücadele eden bir kuruluşuz. Hem gençler hem de çocuk hakları aktivistleriyle ortak hareket ederek engelleri aşmaya çalışıyoruz. İsveç’te hem gençlerin hem de yetişkinlerin dışlanmışlıkla ilgili sorunlarını inceliyoruz. İsveç’teki gençler artık karar verme süreçlerine daha fazla dâhil olmak istiyor. Gençlik 2030 Hareketi olarak İsveç’te oy kullanma yaşının 18’den 16’ya inmesine yönelik bir kampanya yürütüyoruz. Çünkü gençlerin politikacılara güvenleri azaldı. 10 gençten sadece 2’si yerel idareler içinde etki alanına sahip.” dedi.
Şehir Plancısı ve Genç Sesler Projesi Uzmanı Aysun Koca, ise yaptığı konuşmada şehirlere ilişkin kararlarda çocukların da dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak bu alanda yaptıkları çalışmalardan bahsetti. Koca karar vericilerin kararlarını almadan önce çocuğun üstün yararını koruyan kararların nasıl alınacağına ilişkin çocuk etki değerlendirme çalışmalarının yapılması gerektiğini vurguladı. Bu konuda örnek olarak İsveç, Birleşik Krallık, Finlandiya gibi ülkelerin çalışmalarından ilhamla Türkiye’de BİLGİ ÇOÇA ie birlikte bir örnek çalışma yaptıklarına değindi.
Son olarak “Gençlerden Davet: Bizi Duyun!” başlığıyla düzenlenen buluşmayla foruma katılan gençler daha iyi, özgür ve güvenli yaşama dair düşüncelerini panel katılımcılarıyla paylaştı. Gençler santralistanbul Kampüsü’nde 3-4 Aralık’ta tekrar bir araya gelerek forumda ortaya attıkları düşüncelerini dijital içeriklere dönüştürecek bir kampa katılacaklar. Kamp sonrası gençlerin ürettikleri içerikler yaygınlaştırılacak.