İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sosyal medya hesabından bir video mesaj yayımlayarak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Bakan Soylu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
'Bu video haftalardır yargıyı etkilemeye çalışan hukuk cambazlarına cevap olarak çekilmiştir. Kıymetli vatandaşlarımız, eski bir Anadolu deyişi vardır. ‘Sözünü bil pişir ağzını der devşir’ derler. Elbette ki kültürümüzde sözün kıymetiyle ilgili pek çok ifade vardır. Anlaşılıyor ki bu nasihatlere kulak asmayanlar, ağızlarından çıkan sözün sorumluluğundan kurtulmak için bugün büyük bir telaş içerisindeler. Basın açıklamaları yapıyorlar, mahkemeler basıyorlar, mahkeme salonlarının önünde kalabalık çağrısı yapıyorlar. Hakimlerimizi, adalet sistemimizi ve davayı etkilemeye çalışıyorlar. Bu apaçık şekilde bir hukuksuzluktur. Hatta daha öteye gidiyorlar. Bugüne kadar örneği görülmemiş bir şekilde mahkemede devam eden bir dava için sokaklarda, şahsımı hedef alan isimlerin yazılı billboardlar, afişler asıyorlar. Konuyu hepiniz biliyorsunuz.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, 4 Kasım 209 tarihinde ‘Tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır’ şeklinde bir ifade kullanıyor. Kendisine YSK üyelerine hakaretten dava açıldı. Neden? Çünkü hukuk bilen, siyasetle uğraşmış, az çok siyaset haberleri izlemiş herkes bilir ki, ülkemizde seçim süreci hakimlerden oluşan Yüksek Seçim Kurulu tarafından yürütülür. Seçimlerle ilgili her türlü kararı, onlar verir. Seçimin iptaline de yine YSK karar verdiği için sarf edilen bu sözün muhatabı da onlardı ve doğal olarak mesele yargıya taşındı. Kararı elbette ki bağımsız mahkemelerimiz verecek. Şunun bilinmesini isterim ki, Süleyman Soylu olarak, davanın hiçbir yerinde davalı, davacı, müdahil, müşteki veya başka sıfatla bulunuyor değilim.
Bana açılmış bir dava değil. Benim açtığım bir dava da değil. Hatta İçişleri Bakanlığı’na bağlı hiçbir birimi de bu dava ile hukuken ilgili değil. Ancak bu davanın yargılaması sırasında İBB Başkanı, dava konusu ifadesiyle şahsımı, yani İçişleri Bakanını kastettiğini söylemiş. Yani hakareti bana yöneltmiş. Ben de kendisi hakkında bu ifadesinden dolayı ayrıca bir şikayette bulundum. Bu şikayet, YSK ile olan davadan ayrı olarak, İstanbul Anadolu Cumhuriyeti Başsavcılığı’nda devam ediyor.
Kıymetli vatandaşlarım, buradaki en önemli mesele de şudur. Bu sözlerin konuşulduğu zaman 4 Kasım 2019’dur. İBB Başkanı YSK üyelerine yaptığı hakaretin cezasından kurtulmak için hukuku kandırarak bu sözü bana söylediğini ifade ediyor. Oysa bu sözün söylendiği tarih, demin dediğim gibi 4 Kasım 2019. Benim bu ifadeyi kullandığım tarihten tam 2,5 yıl sonra. Yani 30 ay sonra hakkımda şikayette bulunuyor. Bir de kendisine YSK üyelerine hakaretten dolayı açılan dava tarihinden tam 1 yıl sonra bunun adı hukuk cambazlığıdır. Elbette ki biz kendimize ait şikayetimizi devam ettireceğiz.
Ancak bu şahsın ilk kez yaptığı bir iş değildir. Daha önce de hatırlarsanız bu ülkenin bir kamu görevlisine ağza alınmayacak bir cümle kurmuş, sonra da bunu ‘Basitlik dedim’ diye tevil etme yoluna gitmiştir. İstanbul’da ilçe Belediye Başkanlığı İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan birisinin seçimi iptal yetkisinin kimde olduğunu bilmemesi söz konusu değildir.
Tam bir haftadır tüm fonladıkları medya sabahtan akşama kadar bu işe tahsis edilmiştir. Ayrıca TSK’ya kimyasal silah iftirası atanlar, polise ve jandarmaya uyuşturucu iftirası atanlar, kendi devletine kendi kurumlarına göstermediği nezaketi ve saygıyı elin oğluna elin kapısında göstermektedir.
Her şey milletimizin gözünün önünde cereyan ediyor. Milli iradeyi, siyaseti, yargıyı, sivil toplum alanını baskılamaya çalışan bu tehdit dilini reddediyoruz. Elbette ki kararı bağımsız mahkemeler verecektir. Aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.'
Hibya Haber Ajansı