9549,89%1,94
34,53% 0,17
36,00% -0,63
3009,75% 1,62
5006,70% 1,01
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) Genel Kurulu’nda konuştu.
Bakan Bilgin’in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, milletimizin çok neredeyse doğumundan ölümüne kadar her alanıyla ilgili hizmetler üreten bir görev alanına sahiptir. Bizim görev alanımızda özellikle çalışma ilişkileri, ilk sırada yer almaktadır.
Endüstri ilişkilerinde özellikle işçi-işveren ilişkisi fevkalade önemlidir. İşçi-işveren ilişkilerinde biz devlet olarak nerede duruyoruz? Bu soru Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren devlet emekçilerinin, çalışanlarının hukukunu kendi şartları içerisinde düzenleyecek tedbirleri almaya gayret etmiştir.
Bu Cumhuriyet, herkesin Cumhuriyet’idir. Her şeyden önce de çalışanlarını, emekçilerini koruyan bir sosyal devlet anlayışına dayanmaktadır.
Biz sendikalaşmayı çok önemli görüyoruz. Kamu sendikalaşma oranı yüzde 70'lerdedir oldukça yüksektir. İşçi sendikalarının sendikalaşma oranı oldukça düşüktür. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde bir sendikalaşmaya ve işçilerin sendikal haklarına karşı bir tavrın gelişmiş olmasıdır. Bu bir tarihsel sorun olarak görülebilir ama buna karşı mücadele etmek bütün siyasetçilerin önemli bir görevidir.
Sendikalaşan iş yerlerinde örgütlenen işçilere karşı tavırlar var. İşlerinden atmaya kadar uzanan girişimler var. Bunlar bana ulaştığında sendikanın kimliğine bakmam. Bizim hukukumuza aykırı hangi işlem varsa bunun üstüne giderim. Kapatmak da dahil. Bu hukukun arkasında durmak bizim görevimizdir. Fedakarlık değil, işimizi yapıyoruz.
Sözleşmelerimizin en önemli araçlarından bir tanesi, bizim enflasyona karşı çalışanlarımızı korumaktır. Yani imzaladığımız zaman oranı her neyse onun üzerine enflasyon çıktığı zaman farkını verecek şekilde düzenledik. Yemek ücretleri çok düşüktü. Onu 55 liraya çıkardık. Birçok şeyde müdahale ettik. Beslenmelerden, doğalgaz yardımlarına kadar onları yeniden düzenledik. Başka önemli maddeler 3 bin 600 ek gösterge meselesini çözeceğimizi sözleşmeyle kayıt altına almıştık. Yüce Meclis'in iradesi ile kapsamlı bir düzenleme yaptık. Bu Türkiye'nin son yıllarda yaptığı en köklü düzenlemelerden biridir. Başlangıçta dört meslek grubunu kapsıyordu biz onu genişleterek yaklaşık 6 milyona yakın bir orana çıkardık. Bu Türkiye’nin son yıllarda yaptığı en köklü sosyal düzenlemedir.
Geçen sene enflasyon rakamları büyük ölçüde önemsiz hale getirdi. Geçen sene ilk asgari ücret düzenlemesinde yüzde 51 oranında artış yaptık. Temmuz ayına geldiğimiz zaman yetersiz kaldığını gördük. Dolayısıyla bu düzenlemeler, enflasyon o kadar tahripkar bir hale gelmiştir ki, enflasyon karşısında asgari ücretin reel değeri gerilemiştir.
Bugün yeniden asgari ücret ile ilgili görüşmelerimiz, sürdürüyoruz. İş ve iş veren sendikalarının olduğu 3'lü bir masada bu görüşmelere devam ediyoruz. Geçen sene de yaptırmıştım. Asgari ücret çalışmaları başlamadan kamuoyunun beklentisi nedir diye araştırma yaptırdık. Ortalama kamuoyunun beklentisi 8 bin üzerinde çıktı. İş verenlerin beklentisi rakam 7 bin lira civarı çıktı. Asgari ücret ile çalışmayan kesimden ise 7 bin 500 lira rakamı çıktı. Demek ki ateş düştüğü yeri yakıyor. Asgari ücretle çalışan işçiler farklı ücret düzeylerini bekliyor ya da talep ediyor.
Tabi bizim önümüzdeki dönemde asgari ücret ile konuşulan çeşitli rakamlar var. Benim burada bir rakam telaffuz etmem yakışık almaz. Rakamlar var. Geçtiğimiz aya göre asgari ücretlilerin oranı yüzde 38 küsürdür. Bu da küçümsenecek bir rakam değildir. Asgari ücret düzenlemesi sadece asgari ücretlileri ilgilendiren bir konu değil. Başka bir fonksiyonu var. Biz asgari ücrette ciddi bir düzenleme yaptığımızda bütün ücretlilerin aldıkları ücret düzeyliler buna göre farklılaşıyor. Asgari ücret aynı zamanda diğer ücretleri de düzenleyen bir etki yaratmaktadır. Biz ne kadar gerçekçi bir rakamda belirlersek, çalışanların, emekçilerin ücretleri de oraya çıkacaktır. Asgari ücret en alttaki ücret, fakat bunun üstteki ücretleri de düzenleyici etkisinin görülmesi gerektiğini ifade etmek isterim.
İşsizlik Sigortası Fonu’nun desteklediği bazı projeler var. Bu projelerin etkinliği, fona olumsuz yansımaması konusunda gerekli hassasiyetleri ortaya koydum. Toplum Yararına Çalışma Projeleri, toplum yararına olmayan hiçbir projeye o fondan para aktarmadığımı, vermeyeceğimi ve verilmediğini ifade etmek isterim. Bizim fon kaynaklarımızı iyi yönetmemiz lazım. Fonu en etkin şekilde adeta bir bankanın finans kesimi gibi yönetecek titizliği gösteriyoruz.
Sosyal güvenlik sisteminde de sağlık hizmetlerinin satın alınmasıdır. Türkiye’de sağlık sigortası sistemi nüfusumuzun yüzde 99’unu kapsayacak kadar geliştirilmiş ve genişletilmiştir. Sağlık sigortası kapsamına alınmayan kimse yoktur. İlaç tıbbi malzeme konusunda alabildiğine dünya tıp otoriteleri tarafından onaylanmış, sonra da Türkiye tarafından onaylanmış her ilacı kapsam içine alıyoruz.
Sözleşmeli personeller hangi tür olursa olsun hepsini disiplin altına alıyoruz. Hemen kadroya geçiriyoruz. Hemşireler var. Aile hekimi çalışanları var. Asistanlar var. Sağlık çalışanlarımız var. Sanatçılarımız var. Bütün bunları kapsam içerisine aldık. Yaklaşık 500 bine ulaşacak bir sayı gündemde. Bu çalışmanın reform niteliğinde bir çalışma olduğunun altını çizmek isterim.
Bizim istihdamı destekleyecek bir projemiz var. Bu proje Türkiye'de ilk defa uygulanacak bir projedir. Biz işletmelere diyoruz ki bizim elimizde çeşitli fonlarımız var. Bütün bu fonları bir sanayide istihdam sürecine dönüştürelim. Türkiye'nin birçok yerinde uygulamaya kondu. Size 500 tane bilişim işçisi veriyoruz. Parasını biz veriyoruz ama şartı şu; ‘6 ay parasını biz verirsek, sen bunu 2 yıl çalıştıracaksın.’ Diyoruz. Sanayide nitelikli iş gücünü geliştirecek bir proje geliştiriyoruz.
EYT konusu Türkiye’nin önündeki en önemli konulardan biri. Beni arayan arkadaşlarımız, gazeteci tanıdıklarım, EYT'li olan yurttaşlar hep bunu soruyor. EYT meselesi neden ne olacak, neden uzadı? Uzamasının sebebi herkesi dinlemek zorundayız. En son odaları dinlemeye başladık. Bu mesele devlet açısından ele alınan bir konuydu ancak doğrudan doğruya işvereni de ilgilendiriyor. İşveren diyor ki ‘Biz bu çalışanları kaybetmek istemeyiz, bize mali yükü de var.’ Bir de bizim çalışmanın teknik yönü ile ilgili problemler var. 1999, 8 Eylül öncesi çalışanları kapsıyor. Henüz bizde dijital ortamda kayıt sitemleri olmayan zamanda olan insanlar var. Biz bütün bunları organize etmeye çalışıyoruz. Kapsamına tam anlamıyla ulaştığımız zaman, bu ayın sonuna kadar Meclis’e getireceğimi söylemiştim. İnşallah ocak ayına sarkmaz. En kapsamlı düzenlemeyi yapacağımızdan kimsenin endişesi olmasın.
Asgari ücrette biz emekçilerimizden yana taraf alacağız. Sözleşmeli personel meselesini en geniş kapsamda çözdük. Meclis’e gelecek, yüce Meclis’in de bu yönde irade göstereceğine inanıyorum. EYT'de de aynı kapsayıcılıkta olacaktır.”
Hibya Haber Ajansı