9724,50%-0,42
35,19% 0,30
36,73% 0,92
2968,28% 1,32
4806,92% 0,71
Demokratik Sol Parti(DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında ülke ve dünya gündemini değerlendirdi.
İstiklal Caddesi’nde yaşanan terör saldırısında hayatını kaybedenlere rahmet dileyen Aksakal, “Terörü bir kez daha nefretle ve şiddetle lanetliyorum. 40 yıldır binlerce canımıza mal olan PKK terör örgütünü tamamen ortadan kaldıracak kararlı ve dirayetli politikaların artık bir mecburiyet düzeyinde olduğunun anlaşılmış olmasını temenni ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Aksakal, DSP olarak 1999 yılında PKK elebaşının ele geçirilmesini sağlayacak devlet işleyişini hayata geçirdiklerini öne sürerek, şunları kaydetti:
“Bunun aksine hiçbir gerekçe üretilemez, ‘ama’sız, ‘fakat’sız bir anlayış ve uygulama mutlaka başlatılmalıdır. Kısacası, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasi yapıların 2023 seçimlerine doğru giderken içinde bulunduğumuz ortamda oy devşirme kaygısından arınarak terörü, teröristleri ve teröristlerin yolunu açanları lanetlemesi yetmez, buna PKK/PYD terörü ve teröristleri diyerek doğrudan tanım da konulması gerektiğini hatırlatmak isterim. Demokratik Sol Parti olarak bu konuda çok net ve açığız.”
Aksakal, 14 Kasım’ın DSP’nin kuruluşunun 37’nci yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, “Türk siyasi hayatında 12 Eylül’den sonra kurulmuş olan en eski parti olarak bu büyük gururu hep birlikte yaşayabilmek için yarından sonra, yani 19 Kasım Cumartesi günü Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesi Salonunda bir kutlama programı gerçekleştireceğiz. Yurdun her bir köşesinden bu davaya gönül vermiş partili yol arkadaşlarımızla, davetimize icabet edecek gönül dostlarıyla ve misafirlerimizle yaş günümüzü kutlayacağız.” ifadelerini kullandı.
KKTC Cumhuriyet Bayramı’nı büyük bir coşkuyla ve tüm Kıbrıslı soydaşlarla birlikte kutladıklarını dile getiren Aksakal, “Aynı gün KKTC Başbakanı Sayın Ünal Üstel tarafından kabul edildik. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yolunda atılması gereken adımlar konusunda Demokratik Sol Partimizin görüşlerini kendileriyle paylaşma olanağı bulduk. Boğazköy Şehitliğinde vatan toprağına emanet ettiğimiz yüzlerce şehidimizle ruhlarımızı buluşturduk, şükran, minnet ve rahmet dileklerimizi sunduk.” diye konuştu.
Aksakal, DSP ve Kıbrıs’ın etle tırnak gibi birbirine bağlı olduğunu ifade ederek, “Hepinizin yakından bildiği gibi Kıbrıs denilince Demokratik Solcular olarak akan sular durur. Zira Türkiye’de ‘Kıbrıs’ denildiğinde akıllara Bülent Ecevit gelir, ‘Bülent Ecevit’ denildiğinde ise Kıbrıs gelir. Onun için Kıbrıs, Demokratik Sol Parti’nin kırmızı çizgisidir.” dedi.
Kıbrıs Türklerinin Osmanlı’nın 1878’de Ada’yı İngilizlere kiralaması sonrası süreçte tarihinin zorlu günlerini yaşadıklarını söyleyen Aksakal, “Uzun uzadıya Kıbrıs tarihini anlatacak değilim, ancak bıçağın kemiğe dayandığı gündür 20 Temmuz 1974. İşte o gün Demokratik Sol irade, Bülent Ecevit’in milli duruşu Kıbrıs’ta hem Türklere hem de Rumlara barışı getirmişti. Bu memnuniyet verici bir gelişmedir. Elbette bu yeterli değildir.” şeklinde konuştu.
Aksakal, Türk Devletleri Teşkilatı’nın Semerkant’ta yaptığı toplantıda KKTC’nin Gözlemci Ülke statüsüyle varlığını tanıdığını dünya devletlerinin de tanıması stratejisi kapsamında önemli bir adım atıldığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişte yapılan yanlışlar, ne kadar iyi niyet temelinde diye iddia edilirse edilsin karşımızdaki emperyal sistemin işine yaramış, onların menfaatine sonuçların doğmasına sebep olmuştur. Bunu inkar etmenin, ya da evirip-çevirmenin kimseye bir faydası da yoktur. Türkiye esasen var olan ama günümüzde daha bir ön plana çıkan gücünü ve önemini bu konuda bir etken olarak kullanabilmelidir. Bu davranışı sergileyebilmek için de tabii ki Ecevit gibi bir milliyetçi duruşa ihtiyaç vardır.” ifadelerini kullandı.
“Gelin Türk’ün gücünü tarihe hep birlikte altın harflerle yeniden yazalım” diyen Aksakal, sözlerini şöyle tamamladı:
“Demokratik Sol Parti olarak önerimiz şudur ki; Türkiye hükümeti eğer bu yönde bir gelişmenin oluşmasını sağlayamazsa, cesur bir ileri adım atmalı Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanınmasını ve AB Üyeliği statüsünü tartışmaya açmalıdır. Sadece tartışmaya açmakla kalmamalı, sahip olduğu bölgesel gücünü ve jeopolitik konumundan kaynaklanan etki gücünü de bu uğurda kullanmaktan çekinmemelidir. Son bir çağrım da Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkeleredir; bu yolu açacak olan sizlersiniz.”
Hibya Haber Ajansı