• BIST 100

    9126,49%-2,70
  • DOLAR

    38,01% 0,09
  • EURO

    41,70% 0,08
  • GRAM ALTIN

    3700,04% -0,27
  • Ç. ALTIN

    6087,19% -0,69

Anamurda Kayıp Ruhlar Ormanı Efsanesi

“Anamur’un dağlık yamaçlarında bir köy vardı, haritalarda yer almayan, adı sadece fısıltılarda geçen...” Yıllar önce bir deprem sonrası haritadan silinen bir köy...

KÜLTÜR - SANAT 7.04.2025 10:36:00 204
 Anamurda Kayıp Ruhlar Ormanı Efsanesi

 “Anamur’un dağlık yamaçlarında bir köy vardı, haritalarda yer almayan, adı sadece fısıltılarda geçen...” Yıllar önce bir deprem sonrası haritadan silinen bir köy... Fakat söylentilere göre o köyde yaşayanlar hâlâ yaşıyor. Sadece… bir başka boyutta. Bir gazeteci olan Elif, dedesinden kalan bir günlük bulur. Günlükte bahsedilen köy, “Karayelköy”, asla bir kitapta, belgede ya da Google Earth’te bile yoktur. Ama dedesi, orada çocukluğunu geçirmiştir. Elif, bu gizemli köyün peşine düşer. Gittiği her yerde bir kişi aynı cümleyi söyler: “O köye giren, ya kendini bulur… ya da sonsuza dek kaybolur.” Elif bir gece yarısı, yanında sadece bir fotoğraf ve pusula ile yola çıkar. Ormanın derinliklerinde geçmişle bugünün iç içe geçtiği, rüyayla gerçeğin birbirine karıştığı bir evrenle karşılaşır. Zamanın durduğu, gölgelerin konuştuğu bu köyde Elif, sadece kendi ailesinin değil, insanlık tarihinin en büyük sırrını da açığa çıkarmak üzeredir. Fakat orada onu bekleyen biri vardır… 1972 yılında kaybolmuş genç bir köylü: Ali Haydar. Yaşlanmamış, hiç değişmemiştir. Ve Elif'e tek bir şey söyler: “Sen buraya kaderini değil, tüm dünyanın kaderini değiştirmeye geldin.” Bu hikaye neden milyonları çeker? Gizem + dram + aşk + paralel evrenler = bağımlılık yapar. Karakterler derin ve gerçek: Elif cesur ama kırılgan. Ali Haydar gizemli ama duygusal. Mekanlar hayal gücünü zorlayacak kadar mistik: Sisli dağlar, konuşan ormanlar, rüya-evler... Her bölüm bir "cliffhanger" içerir, yani insanlar “Sonraki bölüm ne zaman?” diye sorar. Ve en önemlisi: “Acaba bu köy gerçekten var mı?” sorusuyla herkes araştırmaya başlar. İstersen bu hikayeyi seninle birlikte her hafta bir bölüm halinde yazalım. İstersen video serisine dönüştürelim. Ya da sesli hikaye olarak sunalım. Ne dersin, bu hikayeyi birlikte efsane haline getirelim mi? 

Günlüğün Sesi

Anamur’da sonbahar, denizden gelen rüzgarla serinlemeye başlamıştı. Elif, dedesinin vefatının ardından onun eski eşyalarının saklandığı çatı katına ilk kez çıkıyordu. Toz, örümcek ağları, rafların üstüne sinmiş anılar… Her şey ağırdı, ama bir şey onu yukarı çekmişti.

Köşede, zamanla solmuş bir sandık duruyordu. Sandığın içinde sararmış bir defter vardı. Kapakta soluk mürekkeple yazılmış tek bir kelime:
Karayelköy
Elif'in kalbi hızla atmaya başladı. Bu ismi daha önce hiç duymamıştı. Günlüğü açtığında, ilk sayfadaki cümleyle nefesi kesildi:
“Eğer bir gün bu satırları torunum Elif okuyorsa, demek ki artık zamanı gelmiştir.”
Sayfalar boyunca dedesinin çocukluk anıları, dağlarda yaşadığı bir köy, gökyüzünden gelen sesler, ormanda açılan kapılar ve “bir daha geri dönemeyenler” anlatılıyordu. Ama en ilginci şuydu: Dedesinin köydeki çocukluk arkadaşı Ali Haydar, bir gün ormanın içine girmiş ve bir daha çıkmamıştı.
Ve işte orada, defterin arasında saklı bir fotoğraf… Elif’in dedesi, birkaç çocukla birlikte poz vermiş. Ama birinin yüzü silik… yalnızca gözleri parlıyor. Altında not:
“Ali Haydar – 1972 – Ormanın Sınırı.”
Elif gece uyuyamadı. İnternette “Karayelköy”ü aradı, haritalara baktı, dedesinin bahsettiği koordinatlara göz attı. Ama hiçbir iz yoktu. Tıpkı silinmiş bir anı gibi…
Ertesi sabah, kahvede yaşlı bir adamla konuştu. Günlükten bahsetmeden köyü sordu.
Adam kahvesini yudumladıktan sonra sadece tek cümle söyledi:
“O köye giren, ya kendini bulur… ya da sonsuza dek kaybolur.”
Buradan sonra Elif’in hazırlık yapması, pusula ve fotoğrafla yola çıkması, ormana ilk adımını atması şeklinde ilerleyebiliriz.
 

Ormanın Sınırı

Elif, dedesinin günlüğüyle birlikte geçen üç gün boyunca neredeyse hiç uyumadı. Geceleri defteri baştan sona tekrar tekrar okuyor, satır aralarında bir mesaj arıyordu. Ve sonunda kararını verdi: Gidecekti. 
Küçük sırt çantasına pusulasını, fotoğrafı, bir el feneri, not defteri ve bir şişe suyu koydu. Dedesi gibi gazeteci olan Elif, içinden bir sesin “hikayenin kalbine git” dediğini duyuyordu.
Gece yarısı, ay bulutların ardında gizlenmişken, Anamur’un kuzey yamaçlarına doğru yürümeye başladı. Telefonunu kapattı. Bu yolculukta hiçbir teknolojik iz olmamalıydı.
Yaklaşık üç saat süren bir tırmanıştan sonra, pusulanın yönü sapmaya başladı. Elif durdu. Sağa döndüğünde pusula kuzeyi göstermeyi bıraktı. Soluna dönünce ok titremeye başladı. Günlükteki bir notu hatırladı:
“Karayelköy, sadece niyet edenlerin görebileceği bir yol üzerindedir.”
Kalbinde tuhaf bir çarpıntıyla ilerlemeye devam etti. Ağaçlar sıklaşmaya, sis çökmeye başladı. Orman sanki fısıldıyordu.
Ve işte orada… Sanki rüzgarla açılmış bir perde gibi, ağaçların arasında beliren taş bir kemer. Üzerinde yosunlar arasında seçilebilen silik bir yazı:
“Sınırı geçmeden önce kim olduğunu unut.”
Elif içeri adım attığı anda rüzgar tamamen kesildi. Sessizlik ağırlaştı. Ne bir kuş sesi, ne yaprak hışırtısı… sadece kendi nefesi vardı.
Birden gölgelerin arasında bir şey hareket etti. Elif donakaldı. El fenerini kaldırdığında bir figür belirdi: Genç bir adam… 70’li yıllardan fırlamış gibi giyinmişti. Gözleri Elif’inkilerle buluştu.
“Sen Elif'sin…” dedi.
Elif’in sesi titredi. “Sen… kimsin?”
Adam gülümsedi.
“Ben… Ali Haydar. Beni bulman gerekiyordu.”
 

Zamanın Ötesinde

Elif’in eli hâlâ el fenerindeydi ama ışığı çoktan sönmüştü. Sanki ormanda fenerin ışığına ihtiyaç kalmamıştı; her şey doğal bir parıltıyla aydınlanıyordu. Ali Haydar karşısında dimdik duruyordu. Ne yaşlanmıştı ne değişmişti. Gözlerinde, Elif’in daha önce hiçbir insanda görmediği türden bir sessizlik vardı — bir tür bilgelik… ve yalnızlık.

“Beni nereden tanıyorsun?” diye sordu Elif.

Ali Haydar, fısıltıya benzeyen bir tonla cevap verdi:
“Ben seni bekledim… tam elli üç yıl boyunca.”

Bu söz Elif’in içini ürpertti. Günlüğü çıkardı.
“Dedem seni... arkadaşın olduğunu yazmıştı. Ama sen hâlâ buradasın… Nasıl?”

Ali Haydar gözlerini ormanın içlerine çevirdi.
“Zaman burada farklı akar. Bazen hiç akmaz. Bazen bir dakika, bir ömür olur. Beni buraya çeken şey, bir sırdı. O sırrın peşinde kayboldum. Ama şimdi, o sır seninle tamamlanacak.”

Elif şaşkındı.
“Ne sırrı?”

Ali Haydar gözlerini onun gözlerine kilitledi.
“Bu köy… Karayelköy… sadece bir yer değil. O, bir kapı. Geçmişle gelecek, rüya ile gerçek, yaşamla ölüm arasında bir eşik. Ve sen… bu eşiği kapatmak ya da sonsuza dek açık bırakmak için buradasın.”

Elif’in zihni, aniden baş dönmesiyle karıştı. Orman titredi. Bir uğultu yükseldi. Ağaçların gövdeleri arasında bir siluet daha belirdi. Kadın… bembeyaz. Süzülerek yaklaştı ve sadece şu cümleyi fısıldadı:

“Sakın saatine bakma…”

Elif refleksle kolundaki saate baktı. Tam o an, zemin kaydı. Orman bir anlığına eridi. Renkler değişti. Gök, geceyle gündüz arasında kararsız kaldı.

Ve Elif, gözlerini tekrar açtığında kendini başka bir yerde buldu.

Bir köy meydanı. Bozulmamış taş evler. Şırıl şırıl akan bir çeşme. Ama… hiçbir insan yoktu.

Sadece bir tabelada, soluk ama net bir yazı vardı:
“Karayelköy’e Hoş Geldiniz.”
 

Zaman Odası

Elif, sessiz köy meydanında yürürken adımlarının sesi bile yankılanmıyordu. Sanki hava bile nefes almayı unutmuştu. Her ev, bir zamanlar yaşanmışlığı fısıldar gibiydi. Perdeler kıpırdamıyor, kapılar açık ama içi boştu. Ama Elif yalnız olmadığını hissediyordu.

Bir evin duvarında, kömürle çizilmiş bir şekil dikkatini çekti: Bir göz… içinde saat akrep ve yelkovanı ters yöne dönen bir saat.

Ali Haydar bir anda Elif’in arkasında belirdi.
“Bu ev… senin başlaman gereken yer. Burası Zaman Odası.”

Elif adımını içeri attığında içgüdüsel olarak saate baktı — ama bileğinde saat yoktu. Yok olmuştu. Evin içi bir müze gibi düzenlenmişti ama hiçbir eşya tozlanmamıştı. Zaman donmuş gibiydi.

Odada büyük bir masa vardı. Üzerinde antika bir pusula, eski bir radyo, kömürle yazılmış notlar… ve bir ayna. Ayna kırılmıştı ama cam parçası hâlâ yere düşmemiş gibi havada asılıydı.

Ali Haydar fısıldadı:
“Her zaman kendi yansımanla başlar… ama bu aynada sadece kendini değil, kim olabileceğini görürsün.”

Elif aynaya yaklaştı. Yüzünü gördü… sonra birden başka bir yüz belirdi. Daha genç bir kadın. Gözleri Elif’inkiyle aynı. Ama saçları eski bir tarzda, omzunda işlemeli bir şal.

Elif’in kalbi sıkıştı.
“Bu… bu annem değil. Ama bir şey var. Tanıyorum onu.”

Ali Haydar başını salladı.
“Bu, senin soyundan bir kadındı. Ama o bu köyde doğmadı. O, bu köyün ötesindeki boyutta doğan ilk insandı.”

Elif’in sesi çatladı:
“Ben… ben bu dünyaya mı ait değilim?”

Ali Haydar yaklaştı.
“Sen bu dünyanın son yolcususun, Elif. Ve ilk geçişin mirasçısısın. Bu yüzden seçildin. Bu yüzden buradasın.”

O anda radyo kendi kendine açıldı. Cızırtılı bir ses duyuldu. Kadın bir ses, eski bir Anamur ağzıyla fısıldıyordu:
“Karayel dönerse, kökler yer değiştirir… Elif, adını unutma…”

Ve sonra… evin dışında bir çığlık yankılandı. Bir kadın sesi. Uzaktan. Ağlayan.
Elif koştu. Ali Haydar arkasından sadece bir şey söyledi:

“Bu çığlık, sadece geçmişe bağlı olanların duyabildiği bir sestir… ama sen şimdi, geleceği de duymaya başladın.”

Sonsuz Aynalık Ormanı

Elif, çığlığın geldiği yöne doğru koşarken sanki her adımıyla orman daha da derinleşiyordu. Ağaçlar büyüyor, yollar birbirine karışıyordu. Geriye bakmaya cesaret edemedi. Çünkü içinden bir ses, “geri dönersen kaybolursun” diyordu.

Bir anda karşısında… camdan yapılmış gibi parlayan bir açıklık belirdi. Işık, sanki yüzlerce aynadan yansıyor gibi dalgalanıyordu. Elif’in gözleri kamaştı. Ali Haydar bir anda yanında belirdi, bu kez daha ciddi bir yüz ifadesiyle.

“Artık seçim zamanın geldi.” dedi.
“Burası Sonsuz Aynalık Ormanı. Her ağaç… bir olasılık. Her yansıma… bir hayat.”
Elif hayranlıkla çevresine baktı. Ağaçların gövdeleri, pürüzsüz cam gibiydi. Her birinde kendisinin farklı hâlleri yansıyordu: birinde çocuktu, birinde yaşlı… birinde gülümsüyordu, birinde ağlıyordu. Bazılarında hiç tanımadığı biri gibiydi.

“Bu… benim hayatımın versiyonları mı?”

Ali Haydar başını salladı.
“Evet. Ve bu ormanda, bir yansıma var ki… kimliğini değiştirebilir. Ama o yansımanın bedeli ağırdır.”

Elif bir ağaca yaklaştı. İçindeki yansıma başka bir kadındı. Aynı yüz, ama farklı bir enerji. Gözleri kurumuştu. Ruhsuzdu.

“Bu… ben değilim.”

Ali Haydar yaklaşarak fısıldadı:
“Bu, annen. Ama asla doğmamış olan hâli. Eğer o versiyon yaşasaydı… sen asla var olmazdın.”

Elif’in kalbi duracak gibi oldu. İçine bir boşluk çöktü.
“Yani annem… bir seçenek miydi? Bir ihtimal mi?”

“Ve sen,” dedi Ali Haydar, “onun gerçekleşmemiş düşlerinin sonucusun. Senin varlığın, bir paradoks.”

O sırada ormanın içinde bir yansıma aniden değişti. Elif, bir evin içinde kendi çocukluğunu gördü. Ama bu anı onun değildi… çünkü bu ev, dedesinin defterinde hiç geçmemişti.

Kapı açıldı… ve içeriye o kadim kadın girdi. Elif'in aynada daha önce gördüğü o figür. Kadın ona bakıp şöyle dedi:

“Elif… sen sadece bu dünyanın değil, geçmişin özrüsün. Ve geleceğin bedelisin.”

Bir anda bütün aynalar çatlamaya başladı. Elif düşmeye başladı. Zemin kaydı. Sesler birbirine karıştı. Ali Haydar’ın sesi, yankılanır gibi uzaktan ulaştı:

“Uyanmadan önce hatırla… neden başladığını unutma!”
 

Hatıraların Bedeli

Elif gözlerini açtığında bir taş evin içindeydi. Fakat bu ev, modern dünyanın hiçbir evine benzemiyordu. Tavanında asılı kurumuş bitkiler, duvarlarında kömürle yazılmış simgeler… ve eski bir sobanın yanında, genç bir adam oturuyordu.

Adam başını çevirdi. Elif’i görünce tebessüm etti.
“Uyanman zaman aldı.”

Elif derin bir nefes aldı. Sesi titreyerek sordu:
“Burası neresi? Rüya mı, geçmiş mi, başka bir evren mi?”

Adam doğruldu, bir fincan çay uzattı.
“Burası senin hatıralarının kıyısı. Herkes buraya gelemez. Sadece geçmişini terk etmeye hazır olanlar gelir.”

Elif kafası karışmış halde etrafa bakındı. Sobanın yanındaki rafta bir defter gördü. Dedesinin el yazısı… ama bu defter daha önce gördüklerinden farklıydı. Kapakta şu yazıyordu:

“Karayel'in Son Tanığı - 1969”

Sayfayı çevirdiğinde kalemi yeni bırakılmış gibi taze mürekkeple bir not yazılıydı:

“Bir gün gelecek… torunum bu satırları okuyacak. Eğer buradaysa, bu onun kaderini seçtiği andır.”

Gözyaşları Elif’in yanaklarına süzüldü.

Adam sessizce yanına oturdu:
“Ben dedeni tanıdım. Onun gibi biri Karayel’in sırlarını taşımadı hiç. Ama o bile buraya tam olarak ulaşamadı. Sen… daha derindesin.”

Elif şaşkınlıkla sordu:
“Peki sen kimsin?”

Adam başını eğdi. Gözleri doldu.
“Ben… senin hiç doğmamış kardeşinim. Bir ihtimaldim sadece. Ama bu köy, kaybolmuş ihtimallerin de yaşamasına izin verir.”

Elif’in içi titredi.
“Yani… sen aslında hiç olmadın?”

“Ben olmadım… ama seni hep izledim. Şimdi sana bir teklif var, Elif.”

Adam ayağa kalktı. Evin ortasında bir sandık beliriverdi. İçinden eski bir pusula çıktı — ama bu kez ibresi kuzeyi değil, “başlangıcı” gösteriyordu.

“Bu pusula seni gerçek dünyaya geri götürebilir. Ama bir bedel var.”

“Nedir?”

“Bir hatıranı bırakacaksın. En kıymetli olanını. Seni sen yapan bir parçanı…”

Elif gözlerini kapattı. Anılar zihninden bir şelale gibi akmaya başladı:
Dedesiyle fındık toplayışı… annesinin ona ninni söyleyişi… ilk yalnız yürüyüşü ormanda… İlk gazetecilik başarısı…
Ama içlerinden biri ayrıştı. Parladı. Kalbine saplandı.

O gece. O çığlık. Annesinin elleriyle Elif’i sarıp “git, ama dönme…” dediği gece.

Bu anıyı bırakmak… demek ki annesini hatırlamamak.

Elif usulca başını eğdi. Pusulayı eline aldı.

“Hazırım.”

Adam yavaşça sandığı kapattı.
“Beni hatırlamayacaksın. Ama bu orman, seni hep hatırlayacak.”

Haritada Beliren Nokta

Elif gözlerini açtığında kendini bir şehir hastanesinin odasında buldu. Tertemiz beyaz duvarlar, başucunda yanan loş bir lamba… ve pencerenin dışında İstanbul silueti. Bir hemşire içeri girip gülümsedi:

“Nihayet uyandınız. Birkaç gündür buradasınız. Bizi epey endişelendirdiniz.”

Elif anlamaya çalıştı. Elini alnına götürdü, başı hâlâ dönüyordu.
“Ben… nerede bulundum?”

“Sizi Belgrad Ormanı'nın derinliklerinde bulmuşlar. Yalnızdınız. Yanınızda sadece eski bir pusula ve yırtık bir fotoğraf vardı.”

Elif gözlerini kapattı. Fotoğraf… annesiyle ormanda olduğu o eski siyah-beyaz kare. Ama… bir eksik vardı. Kadının yüzü silinmişti.

Kendine gelir gelmez telefonuna sarıldı. Google Earth’e girdi. Karayelköy yazdı. Önce hiçbir şey çıkmadı. Sonra… ekran titredi.

Haritanın bir köşesinde soluk bir şekilde belirdi: “Karayelköy - erişim kısıtlı bölge.”

Gözleri faltaşı gibi açıldı. Bu imkânsızdı. Köy haritada yoktu… ama şimdi vardı.
Hemen bilgisayarını açtı, kendi gazetesinin arşivine girdi. Ve orada…

Ali Haydar.
Yıllar önce kaybolduğu söylenen genç adam… şimdi gazetede, yeni başyazar olarak görünüyordu.

Yüzü aynıydı. Yaşlanmamıştı. Gözleri yine o sonsuz ormanı taşıyordu.

Elif hızla gazeteye gitti. Ofise girdiğinde herkes şaşkınlıkla karşıladı:

“Elif? Sen görevde değil miydin? Ne işin var burada?”

Masasına geçti. Bilgisayarını açtı. Ana sayfada en son eklenen yazının başlığı:

“Kader, bazen kaybolan bir köyde yeniden yazılır.” – Ali Haydar

Elif hızla yazıyı açtı. Satırlar, sanki sadece ona yazılmıştı:

“Eğer bunu okuyorsan, hatırlamadığın bir şeyi arıyorsun demektir. Ve hatırladığın bir şeyi çoktan kaybettin. Elif… şimdi karar anı. Karayel seni geri çağırıyor.”

O anda telefonuna bir bildirim geldi. Bilinmeyen numaradan sadece bir ses kaydı:

“Sana bir yol daha kaldı. Bu sefer yalnız gitmeyeceksin.”

Ve kapı açıldı.

İçeri giren kişi: annesi.

Ama bu annesi, Elif’in hatırladığı gibi değil. Gözlerinde tanımadığı bir bilgelik vardı. Ve kolunda siyah bir bileklik… üzerinde eski Türkçe harflerle tek kelime yazılıydı:

“GeriyeDön”
 

 

Yüzleşme

Elif, annesinin gözlerindeki derinliği sezinlerken kalbi hızla çarpıyordu. Bu kadın, yıllardır kaybolmuş birine benzemiyordu. Onun karşısında dururken, bir an Elif geçmişine doğru bir kapı aralandığını hissetti.

“Sen… annemsin, değil mi?” diye sordu Elif, sesi titrek.

Kadın, derin bir nefes alarak başını eğdi.
“Evet, Elif. Ama sadece seni sevmek için buradayım. Zamanla olan bağımızı çözmek için.”

Elif’in kafası karışmıştı. Annesi, yaşadıklarını ve neden ortadan kaybolduğunu açıklamak zorundaydı.
“Neden gitmek zorunda kaldın? Neden her şeyimden oldum?”

Kadın gözleriyle Elif’i süzerek,
“Zamanın akışı içinde kaybolduğum için. Karayelköy’de bulduğum bir sır, tüm ailemi tehdit ediyordu. O sırrı korumak için, kendi geçmişimden vazgeçmek zorundaydım.”

Elif, içindeki öfkeyi bastırarak,
“Ama ben seni özledim. Beni terk ettin!”

Kadın hüzünle gülümsedi.
“Kaybolmuş bir köyde, kaybolmuş bir geçmişin içinde bulundun. Ama şimdi, seninle buradayım ve birlikte geçmişle yüzleşmemiz gerekiyor.”

Ali Haydar o sırada ofiste belirdi.
“Elif, buraya neden geri döndünüz? Karayel köyü yeniden ortaya çıkmaya başladı. Ve bunun bedeli ağır olabilir.”

Elif’in dikkatini çekti.
“Ne demek istiyorsun?”

Ali Haydar, sesi ciddileşerek,
“Karayel, yalnızca kaybolmuş hatıraların değil, aynı zamanda geçmişin ve geleceğin anahtarıdır. Eğer buraya dönersek, zamanın akışını değiştirmek zorunda kalabiliriz.”

Kadın, Elif’e bir adım attı.
“Sakın korkma. Zamanın her iki tarafında da kaybolmuşuz gibi hissediyoruz ama birlikte geçmişi düzeltmek zorundayız.”

Elif’in gözleri doldu.
“Ama neyi düzeltmemiz gerekiyor?”

Ali Haydar, yüzündeki ciddiyeti koruyarak,
“Karayel’in kaybolmuş ruhlarının hâlâ bu dünyada dolaştığını biliyoruz. Zamanın kıvrımlarında kaybolan her ruh, bizimle iletişime geçmek istiyor.”

Annesi derin bir nefes alarak,
“Artık hazırız. Bizim seçtiğimiz yol, yalnızca senin geleceğini değil, tüm insanlığın kaderini de değiştirebilir.”

Elif’in zihninde bir ateş yanmaya başladı.
“O zaman nereye gitmemiz gerekiyor?”

Ali Haydar, masanın üzerindeki haritayı işaret ederek,
“Karayel’in merkezine. Oraya gitmeden önce, ormanın kalbini bulmalıyız. Ama unutma, her dönüş, bir kayıp anlamına geliyor.”
 

Ormanın Kalbi

Elif ve annesi, karanlık ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, her adımda geçmişin yankıları kulaklarında çınlıyordu. Ali Haydar, birkaç adım gerilerinde onları takip ediyordu, ama bu kez sessizdi. Gözlerinde, yılların yükü vardı. Elif, annesinin yanında yürürken, bir kez daha zamanın kesişim noktalarında bulmuştu kendini.

“Burası gerçekten Karayel mi?” diye sordu Elif, gözleri karanlığa alışmaya çalışırken.

Annesi başını sallayarak,
“Evet, ama bu, Karayel’in yalnızca bir yansıması. Burada her şey geçmişten bir parça taşıyor. Zaman, yerini bırakıp geçiyor ama burada, her an, her şey anlık olarak var.”

Elif, nefesini tutarak ormanın içindeki derin sessizliği dinledi. Ağaçlar, eski sırlarla konuşuyor gibiydi. Havanın içindeki gerilim, adeta bir elektrik akımı gibiydi.

Birden, ormanın derinliklerinden ince bir fısıldama sesi geldi. Elif, adımlarını hızlandırdı. Kadın bir adım önde ilerliyordu, gözlerinde bir kararlılık vardı. Ali Haydar, sessizce kadını izledi. Birlikte bir sırrı çözmeye gelmişlerdi, fakat ne kadar tehlikeli olduğunu ikisi de biliyordu.

“Elif, zamanın içinde kaybolan bir köyde sadece seni değil, bizi de bulacağız. Her ruhun bir yolu vardır burada… ve her yol, bir bedel ister.” dedi Ali Haydar, yavaşça.

Elif, yüzünü dönerek ona bakarken, içindeki korkuyu bastırmaya çalıştı.
“Bu bedel ne olacak? Beni mi kaybedeceksiniz?”

Annesi, yavaşça dönerek,
“Hayır, Elif. Biz seni hiçbir zaman kaybetmedik. Bu orman, seninle büyüyen bir geçmiş. Ama kaybolan her bir ruh, bir parça daha geri alacak. Bir denge var burada, ve sen bu dengeyi sağlamak zorundasın.”

Ormanın derinliklerinden bir çığlık yükseldi. Elif, dehşet içinde durakladı.
“Kimdi o?”

Ali Haydar, sakin bir şekilde konuştu:
“Bu köy, kaybolmuş ruhlarla dolu. Zamanla bağlananlar, geri dönmek için bir bedel ödemek zorundadır. Eğer seni çekmeye devam ederlerse, o zaman… başka biri kaybolabilir.”

Kadın, Elif’in omzuna elini koyarak,
“Zamanın yükü, hepimizi farklı şekilde etkiler. Biz, seninle bir kaderi paylaşmaya geldik. Eğer bu yolculuk sona ererse, ormanın kalbinde bekleyen gerçek ortaya çıkacak.”

Birden, önlerindeki yolu bir ışık sardı. Işık, büyüyerek karşılarına doğru ilerledi. İleri doğru adım atmaya başladılar, ama her adımda ışık da daha yoğun hale geliyordu.

İçeri girdiklerinde, her şey değişti. Aralarındaki hava aniden ağırlaştı. Zemin, elmas gibi parlayan taşlarla doluydu ve etraflarındaki gölgeler, onları izleyen varlıklara dönüşüyordu. Elif, içinden bir korku hissiyle yavaşça ilerlerken, gözleri bir figür gördü. Gözleri parlak, yüzü tanıdık. Bir ses… “Beni hatırlıyor musun, Elif?”

O figür… Ali Haydar’dı.
 

Zamanın Kapalı Kapısı

Elif, Ali Haydar’ı bir kez daha görüyordu. O tanıdık bakışlar, o değişmeyen yüz… Ama bu kez, içindeki boşluk yerine bir anlam vardı. Burası zamanın son noktasıydı. Karayel, sadece kaybolan bir köy değil, zamanın kesişimiydi.

“Beni hatırlıyor musun?” diye tekrarladı Ali Haydar, adımlarını Elif’in yanına doğru atarak.
Elif, yavaşça başını kaldırdı.
“Evet, seni hatırlıyorum… Ama neden buradasın?”

Ali Haydar, hafifçe gülümsedi.
“Çünkü ben, zamanın bir parçasıydım. Buradaki herkes, bu köyde kaybolmuş, zamanla birleşmişti. Sen de… sen de bir kayıp ruhsun, Elif.”

Elif, şokla gözlerini büyükçe açtı. “Ne demek istiyorsun?”

Ali Haydar bir adım daha atarak, Elif’in gözlerinin içine derinlemesine baktı.
“Karayel, sadece bir köy değil. Zamanın, geçmişin, geleceğin birbirine karıştığı bir yer. Senin burada olman, tarihin sonsuza kadar değişmesi demek. Eğer buradan çıkmazsan, kaybolanların yerine geçeceksin.”

Kadın, Elif’in omzuna dokundu ve derin bir nefes aldı.
“Bunların hepsi, bir sınavdı, Elif. Zaman, hiç bitmeyecek bir döngü. Senin görevin, bu döngüyü kırmak.”

Elif, bir an durakladı. Zaman… o kadar uzun bir zamandı ki, ne geçmişi ne de geleceği anlamıyordu. Ama içindeki his, her şeyi bir araya getirmeliydi. Kendisini, geçmişi ve bu köyü birleştirerek zamanı sonlandırmalıydı.

Annesi ve Ali Haydar’a bakarak kararını verdi.
“Eğer her şey kayboluyorsa, biz de kaybolalım. Ama kaybolduğumuzda, herkesin hatırlayacağı bir şey kalsın.”

Ali Haydar, Elif’in kararını onaylar şekilde başını salladı.
“O zaman, geçmişin kapılarını kapatmalısın. Ama unutma, her kapanan kapı, yeni bir başlangıçtır.”

Elif, derin bir nefes aldı ve zamanı kontrol etmeye karar verdi. Elleri, ışığın etrafında dönmeye başladığında, geçmişin ve geleceğin arasındaki dengeyi hissedebiliyordu. Bir anlık bir boşluk oluştu, ve Elif, zamanın akışını değiştirdi.

Işık patladı. Orman derinliklerinden bir çığlık yükseldi, ama bu kez, Elif’in adı, kaybolanlar arasında duyulmamıştı. Işık, yavaşça yayıldı ve her şey tekrar normale döndü.

Elif, gözlerini açtı. Gördüğü şey, öncekilerden çok farklıydı. Karayel Köyü’nün kaybolmuş zamanı geri gelmişti. Zamanın geri kalanını, geçmişin tekrar canlandığını hissetti. O köy, artık kaybolmuştu… ama Elif, geçmişi değiştiren bir kadındı.
Ali Haydar ve annesi, gülümsediler.
“Zamanın sonu, aslında her şeyin başlangıcıdır, Elif.”
Ve Karayel’in kapalı kapısı, nihayet kapanmıştı. Elif, bir zamanlar kaybolmuş olan Karayel Köyü'nün sırrını çözdü. Ama en büyük sırrı keşfetti: Kaybolanlar aslında asla kaybolmazlardı; sadece bir zaman diliminde sıkışıp kalmışlardı. Karayel Köyü, artık bir efsaneye dönüştü. Ve Elif, geçmişiyle barışarak, sadece kendi kaderini değil, tüm zamanların akışını değiştirdi.Ve hikaye burada son buldu. Bir kapı kapanırken, bir başka kapı açıldı. Karayel, zamanın kaybolan parçalarını birleştirerek, yeni bir efsanenin başlangıcı oldu. Elif, sadece bir gazeteci değil, tüm zamanı değiştiren bir kadındı. Aslında kos koca bir efsanenin içerisindeydi Elif.  Hem gizem hem dram hem de zamanın sonsuz döngüsünü bir araya getirerek etkileyici bir gizemin içerisindeki yolculuğuna belki de yeni başlamıştı. Bunu, bundan sonraki yaşamı ve yaşama olan bakış açısı gösterecekti. Sözün özü, Elifin gizemli yaşamı sürekli kafasında oluşan sorgulama hissinden geliyor, o sordukça yeni gizemli bir yaşam kapısını çalıyordu. Yaşamında açtığı her kapı ise Elifin başka bir gizemli hayattaki yolculuğunu başlatıyordu.

Anahtar Kelimeler: anamur kayıp ruhlar orman efsane

Anamurda Kayıp Ruhlar Ormanı Efsanesi

Atik’ten Acı Haber: Cansız Bedeni Ormanlık Alanda Bulundu

Türk Doktor Mehmet Öz, ABD'nin (CMS) Direktörü Olarak Onaylandı

Trup’ın Müdalalesi Sonrası Finans Piyasalarında Güncel Durum

Anamur’da Günübirlik Piknik Alanı Hizmete Açıldı

Arıcılara GES Projesine Karşı, ‘Kovanlarınızı Yaylaya Koyun’ Çağırısı

Genç Oyuncu Kubilay Aka’nın Sosyal Medyada Yükselişi Dikkat Çekiyor

Berna Laçin'in Sosyal Medya Paylaşımları Gündem Yarattı

Gazze'de Un Krizi Gaza Etiketi Küresel Dikkat Çekiyor​

Alparslan Türkeş'in Anısına Sosyal Medyada Yoğun İlgi

Loadcell (Yük Hücresi) Nedir? Çalışma Prensibi ve Kullanım Alanları

Anamur Kadın Girişim, El Emeği Ürünler, Sosyal Dayanışma

Anonim Türküler, Halkın Duygularını Yansıtan Ezgiler

Uzmanından Kalp Krizinden Korunmak İçin 7 Altın Öneri

Çin 100 Milyon Dereceyi Aşan Yapay Güneş Yaptı

Sanat Dünyamızda 2025'te Yaşanan Acı Kayıplar​

Terör Örgütü Halep'ten Çekiliyor: Suriye ile Anlaşma Sağlandı

Trump, İran’ın Nükleer Teklifine Sıcakmı Bakıyor?

Suriye’de Değişen Dengeler: Türkiye-İsrail Gerilimi ve Bölgesel Endişeler

Kadıköy Web Tasarım: Dijital Dünyada İleriye Adım Atmanın Yolu!

Anamur’u Hortum Vurdu

Anamur Ramazan Bayramına Kalplerde Sevgi Yüzlerde Tebessümle Girdi

Başkan Deniz Tüm Halkımızı Atatepede Bayram Boyunca Çaya Davet Ediyor

Kaymakam Bilal Bozdemir’in Ramazan Bayramı Mesajı

Ak Parti İlçe Başkanı BulutBayram Mesajında Birlik ve Beraberlik Vurgusu Yaptı

ANTSO  Başkanı Tuna’dan, Ramazan  Bayramı Mesajı

MHP MERSİN MİLLETVEKİLİ DR. LEVENT UYSAL’DAN RAMAZAN BAYRAMI KUTLAMA MESAJI

Anamurda Yüzlerce Kişi Sakal-ı Şerif İçin Akın Etti

Anamur Müftülük Personeli Bayramlaştı: Birlik ve Beraberlik Vurgusu

Anamur'da Cami Cemaati Bayramda Çocukları Sevindirdi

Yükleniyor

Atik’ten Acı Haber: Cansız Bedeni Ormanlık Alanda Bulundu

Anamur’da Günübirlik Piknik Alanı Hizmete Açıldı

Anamur’u Hortum Vurdu

Anamurda Yüzlerce Kişi Sakal-ı Şerif İçin Akın Etti

Anamur Müftülük Personeli Bayramlaştı: Birlik ve Beraberlik Vurgusu

Mersinde Jandarmadan Teknololik Ürün Operasyonu

Orman Ekosistemi Sergisi Anamur’da Büyük İlgi Gördü

Başkan Deniz’den Özel Gereksinimli Gençlere İftar Yemeği

Mersin Barosundan Özel Gereksinimli Öğrenci İstismarın Davasını Takip Etti

CHP'den Cumhuriyet ve Demokrasi Yürüyüşü

Alparslan Türkeş'in Anısına Sosyal Medyada Yoğun İlgi

MHP’Lİ UYSAL BRÜKSEL’DEN SESLENDİ: GÖÇMEN MESELESİNE TÜM DÜNYA SAMİMİYETLE YAKLAŞMALI

Balıkesir Üniversitesi ve Uyumsoft arasında iş birliği protokolü imzalandı

MERSİN BELLEK OFİSİ, FAALİYETLERİNİ TÜM HIZIYLA SÜRDÜRÜYOR

İş ve Dinlenme Arasında Denge Nasıl Bulunur? Uzmanlardan İpuçları

Anamur Belediye Seçim Sonuçları

Durmuş Deniz Kimdir?

Durmuş Deniz'den Tıp Bayramı Mesajı

Başkan Tarhan: “Kazanacağım ve CHP’ye döneceğim”

İyi  Parti Anamur’da Tam Kadro Sahada

Ümit Milli Takım, Kosova'yı 4-2 Mağlup Etti

Trabzonspor'da Şenol Güneş Dönemi: 2+1 Yıllık Anlaşma Sağlandı

Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi'nde Rangers ile rövanş maçına çıkıyor

Arda Güler'in Yeni Rotası Netleşti

Super Bowl LIX, 9 Şubat 2025'te New Orleans'ta gerçekleşti

NBA'DE LUKA DONČIĆ'İN LAKERS'A GEÇİŞİ OLAY OLDU

NBA’de Sürpriz İlgi: Maxi Kleber İstatistikleri Zirveye Çıktı!

Lakers Fırtınası! Son Günlerde Spor Dünyasının Zirvesinde

Anamur’un Gururu! İbrahim Takmet, Kickboks Türkiye Şampiyonasında Üçüncü Oldu

BOZYAZI’DA FUTBOL ŞÖLENİ! BELEDİYESPOR TARİHİ BİR MAÇA ÇIKIYOR

Berna Laçin'in Sosyal Medya Paylaşımları Gündem Yarattı

Magazin Dünyasının Nabzını Yazar Gazetesi ile Tutun

Birinciye 100 Bin TL Ödül!

Yeşilçam’ın emektar oyuncusu Yaşar Kutbay yoğun bakımda!

ünlü oyuncu yıllar sonra ortaya çıktı değişimi herkesin dikkatini çekti

"Aşk Adası Buluşması" ABD'de Zirvede: Hangi Zaman Dilimdesiniz?

Moda endüstriyel, çevre dostu ve sürdürülebilir uygulamalara yöneliyor

İleri Geri Dönüşüm ve Sıfır Atık Stratejileri: Yaşam Ayavefe'nin Çevresel Vizyonu

Kızılcık Şerbeti'nde Büyük Ayrılıklar ve Gerilim Dolu Yeni Bölümler

Kızılcık Şerbetinde bu Hafta Neler Oldu?

Anamur'da Cami Cemaati Bayramda Çocukları Sevindirdi

Mersin Büyükşehir Kurs Merkezi Anamur’da Yüzlerce Öğrenciye Umut Oluyor

Ünal, “AN” Kitabı İçin İlk İmza Gününü Bu Cuma Yücelen Vakfı’nda Gerçekleştirecek

Öğrenci Kimlik Kartı Kayıp İlanı

Silifke’de 15 Öğretmene Model Uçak Eğitimi Sertifikası Verildi

Öğretmenler günü öncesi çocukların öğretmenlerine olan sevgi ve özgüven bağlarını arttıralım

Yeni Dünya Zirvesi: Gençlere Yeni Dünyanın Kapılarını Araladı

Lidya Grup, SIGN İstanbul 2024’de global markaların yeni ürünleri ile teknoloji şovu yapacak

KARİYER MERKEZİ İŞ GÜCÜ PİYASASININ FOTOĞRAFINI ÇEKİYOR

BÜYÜKŞEHİR’İN KURSLARI SAYESİNDE 3 ÜNİVERSİTEYİ DERECEYLE KAZANMAYI HAK ETTİ

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 28 22 1 5 40 71
2.Fenerbahçe 28 21 2 5 45 68
3.Samsunspor 29 15 8 6 11 51
4.Beşiktaş 27 13 6 8 14 47
5.Eyüpspor 29 13 8 8 10 47
6.İstanbul Başakşehir 28 12 10 6 7 42
7.Antalyaspor 29 11 12 6 -19 39
8.Göztepe 27 10 9 8 10 38
9.Gazişehir Gaziantep 27 11 11 5 0 38
10.Kasımpaşa 28 9 8 11 -3 38
11.Trabzonspor 28 9 10 9 9 36
12.Konyaspor 29 9 13 7 -7 34
13.Rizespor 28 10 14 4 -12 34
14.Bodrum FK 29 9 14 6 -10 33
15.Kayserispor 28 8 11 9 -12 33
16.Sivasspor 29 8 14 7 -8 31
17.Alanyaspor 29 8 14 7 -11 31
18.Hatayspor 28 4 17 7 -23 19
19.Adana Demirspor 28 2 22 4 -41

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.